Home / Rapor / Bor Raporu

Bor Raporu

.  BOR NEDİR?

Bor, periyodik tabloda B simgesiyle gösterilen, atom numarası 5, atom ağırlığı 10,81, yoğunluğu 2,84 gr/cm3, ergime noktası 2300 oC ve kaynama noktası 2550 oC olan, metalle ametal arası yarı iletken özelliklere sahip bir elementtir. Genellikle doğada tek başına değil, başka elementlerle bileşikler halinde bulunur. Tabiatta yaklaşık 230 çeşit bor minerali vardır. Oksijenle bağ yapmaya yatkın olması sebebiyle pek çok değişik bor-oksijen bileşimi bulunmaktadır. Bor-oksijen bileşimlerinin genel adı borattır.

Çeşitli metal veya ametal elementlerle yaptığı bileşiklerin gösterdiği değişik özellikler, endüstride pek çok çeşit bor bileşiğinin kullanılmasına imkan sağlamaktadır. Bor, bileşiklerinde metal dışı bileşikler gibi davranır, ancak, farklı olarak saf bor, karbon gibi elektrik iletkenidir. Bor hidratlar silikon ve karbon bileşiklerine benzer özellikler gösterir. Kristalize bor görünüm ve optik özellikleri açısından elmasa benzemektedir ve neredeyse elmas kadar serttir. Endüstriyel açıdan önemli bor bileşikleri arasında boraks (tinkal, sodyum kökenli bor bileşikleri) kolemanit (kalsiyum kökenli bor bileşikleri), üleksit (sodyum-kalsiyum kökenli bor bileşikleri) ana gruplaması altında kernit, probertit, szyabelit, datolit, sasolit, boraks dekahidrat, boraks pentahidrat, susuz boraks, borik asit, sodyum per borat, susuz borik asit, hidroborasit sayılabilir. Bor madenlerinin değeri genellikle içindeki B2O3 (bor oksit) ile ölçülmekte, yüksek oranda B2O3 bileşiğine sahip olanlar daha değerli kabul edilmektedir.

Bu mineraller arasında en önemlileri tinkal ve kolemanittir. Üleksit, kernit, probertit ve szyabelit de ticari açıdan önemlidir. Madencilik faaliyetleri sonucunda genellikle zenginleştirilmiş üleksit, tinkal, kolemanit, boraks veya borik asit gibi mineraller elde edilir. Bor kullanılarak üretilen bor bileşiklerinin ise en önemlileri boraks pentahidrat, susuz boraks, boraks dekahidrat ve borik asittir.

Bor madenleri, topraktan çıkarıldıktan (tüvenan cevher) sonra kırma, eleme, yıkama ve öğütme işlemlerini müteakip, ilgili sanayilerin kullanımına hazır hale getirilmektedir.

II. BOR MADENİNİN KULLANIM ALANLARI

Bor bileşikleri, özellikle de boraks binlerce yıldan beri kullanılmaktadır. Babillerin bor’u kıymetli eşyaların ergitilmesinde, Mısırlıların mumyalamada, Eski Yunanlıların ve Romalıların temizlikte, Mısırlıların, Mezopotamya uygarlılarının ve Arapların bazı hastalıkların tedavisinde bor’dan yararlandığı bilinmektedir.

Bor bileşikleri, özellikle boraks yüzyıllardır bilindiği halde borun saf elementi ilk kez 1808 yılında Fransız kimyager Joseph Gay-Lussac ve Baron Louis Thenard ve bağımsız olarak İngiliz kimyager Sir Humphry Davy tarafından hazırlanmıştır.

Hafifliği, gerilmeye olan direnci ve kimyasal etkilere dayanıklılığı sebebiyle; plastiklerde, sanayi elyafı üretiminde, lastik ve kağıt endüstrisinde,  tarımda, nükleer enerji santrallerinde, roket yakıtlarında da kullanılmaktadır. Camın ısıyla genleşmesini önemli ölçüde indirgediği, camı asite ve çizilmeye karşı koruduğu, titreşim, yüksek ısı ve ısı şoklarına karşı dayanıklılığı sağladığı için ısıya dayanıklı cam gereçleri ve elektronik ve uzay araştırmalarında kullanılacak üstün nitelikli camların üretiminde de önemli yeri vardır.

Bazı bor bileşikleri yüksek sertlik derecesine sahiptir. (Moh skalasına göre sertlik derecesi 9-elmasınki 10). Bu sebeple, aşındırıcı ve ışıkkıran olarak, metalleri ve süper alaşımları kesme, bileme ve cilalamada kullanılmaktadır. Bor bileşikleri tungsten karbüre göre daha yüksek kesme oranına, sürekli-ağır-iş görme kabiliyetine sahiptir ve soğutuculara ihtiyaç göstermez.

Bor ve hidratları birim ağırlık başına yanma sıcaklığı en yüksek olan elementtir (25,120 Btu/lb yanma sıcaklığına sahiptir (hava gazınınki 18,500 Btu/lb)). Bu sebeple hava ve uzay taşıtları için yakıt olarak düşünülmektedir, ancak maliyetlerin yüksekliği ve zararlı son ürünleri ticari kullanımı engellemektedir. Dibor-hidrat (B2H6), penta bor (B5H9) and dekabor (B10H14)’un yakıt amaçlı kullanılması düşünülmüştür. Diğer taraftan,10-hidroksi–9,10-boroar-openatren hidrokarbon yakıtlar için çok etkin bir anti-oksidan katkı olup, sodyum bor hidrat da Amerikan Deniz Kuvvetlerinde aynı amaçla jet yakıtı olarak kullanılmaktadır. Yine, bor triklorid veya florid petrol arıtımında katalizör olarak ve bor nikel katalizörü de karbon monoksidin yakıta çevrilmesinde kullanılmaktadır.

Japon bilim adamlarınca, 2001 yılı Şubat ayında, magnezyum diboridin geleceğin süper iletkeni olabileceği keşfedilmiştir. Süper iletkenlik, sıcaklığın belli bir noktanın altına düşürülmesiyle (kritik sıcaklığın altına) her türlü elektriksel direncin kaybolması durumudur. Süper iletkenliğin genellikle -273 0C olan mutlak sıfır noktasına yakın sıcaklıkta gerçekleşmesi ve bu derece düşük bir sıcaklığı gerçekleştirmenin pahalı oluşu, çok daha yüksek kritik sıcaklığa sahip olan magnezyum diboridi ucuz ve verimli bir alternatif haline getirmektedir. Süper iletkenler, çok yüksek akım yoğunluklarını hiçbir enerji kaybına neden olmadan taşıyabildikleri için santrallerden şehirlere verimli enerji iletimi, güçlü mıknatıs isteyen uygulamalar (magnetik rezonans, maglev trenleri vs.), büyük miktarlarda enerjinin manyetik alan depolanması ya da mikro elektronikte istenmeyen ısının önlenmesi gibi bir çok uygulama alanına sahiptir.

Dizüstü bilgisayarlar, cep telefonları, avuç içi bilgisayarları ve diğer mobil iletişim araçlarında kullanılan akım levhalarının vazgeçilmez hammaddelerinden biri de bordur.

Bor bileşikleri ve bor lifleri (fiber) plastiklerde veya metallerde yüksek dayanıklılığa ve esnekliğe sahiptir. Bu gelişmiş bileşikler askeri alanda, özellikle hava ve uzay araçlarında kullanılmaktadır. Plastiklerde borlu lifler, alüminyum ve titanyumun 6 katı kadar sertlik/yoğunluk oranına sahiptir. Yüksek ısıya dayanıklılığı, esnekliği, hafifliği, güç ve üretim kolaylığı ile birleştirmektedir. Bu özellikleri sebebiyle jet motorlarının kompresör bıçaklarında, kanatçıklarında, dümenlerinde kullanılmaktadır. Bor bileşiklerinin kullanılması, titanyumla karşılaştırıldığında F14, Tomcat, F15 Eagle ve B1 bombardıman uçakların ağırlığını 91 kg azaltmaktadır. Uzay mekiklerinde 137 kg’a kadar ağırlık tasarrufu sağlanabilmektedir.[1]

Piyade tüfeği, tabanca, top, tank üretiminde, zırhlı personel taşıyıcıların zırhlarını güçlendirici seramik plaklarda da bor kullanılmaktadır. Borla güçlendirilmiş cam malzemelerin iletken olmayan ve düşük dielektrik özelliği onları radara karşı görünmez kıldığı için askeri teçhizat yapımında önemlidir. ABD ordusu tarafından kullanılan gizli teknoloji ürünü Stealth Fighter (hayalet uçaklar) ve donanımlarının imalinde de bor ve rafine bor ürünlerinin kullanıldığı düşünülmektedir.[2]

Bor karbid ve fiber camın bir bileşimi 30 kalibre kurşunu durduracak şekilde geliştirilmiş olup, AH-10 Kobra helikopterlerinin koltuklarında kullanılmaktadır.[3]

“BNCT (Boron Neutron Capture Therapy) kanser tedavisinde kullanılmaktadır. Özellikle beyin kanserinin tedavisinde hasta hücrelerin seçilerek imha edilmesine yaraması ve sağlıklı hücrelere zararının minimum düzeyde olması nedeniyle tercih sebebi olabilmektedir”.

Bor, bitki gelişimi için önemli 16 temel bitki besininden biridir. Toprağın üst tabakalarındaki bor’un çoğunluğu çürümüş bitki dokularından kaynaklanmaktadır. Bor, bitkilerde şekerin hormon faaliyeti üzerindeki etkisini, fotosentez miktarını, köklerin büyümesini ve havadan emilen karbon dioksit miktarını artırır. Bor’un bir diğer işlevi hücre büyümesi ve yapısı olup, bor eksikliği hücre duvarlarını inceltici etki yapmaktadır. Ancak, bor’un çok yüksek konsantrasyonda bulunması toksik etki de yapabilmektedir. [4]

Bor eksikliği görülen bitkilerde susuz boraks ve boraks pentahidrattan mamül bir gübre kullanılmaktadır. “Ayrıca suda eriyebilen sodyum pentaborat veya disodyum ektaborattan mahsulün üzerine püskürtülmek suretiyle faydalanılmaktadır. Bor, sodyum klorat ve bromosol gibi bileşiklerle birlikte yabani otların yok edilmesi veya toprağın sterilleştirilmesi gereken durumlarda da kullanılmaktadır.”

“Atom reaktörlerinde borlu çelikler, bor karbürler ve titanbor alaşımları kullanılır. Paslanmaz borlu çelik, nötron absorbanı olarak tercih edilmektedir. Yaklaşık her bir bor atomu bir nötron absorbe etmektedir. Atom reaktörlerinin kontrol sistemleri ile soğutma havuzlarında ve reaktörün alarm ile kapatılmasında (B10) bor kullanılır. Ayrıca, nükleer atıkların depolanması için kolemanit kullanılmaktadır.

Nükleer reaktörlerde radyoaktif malzemenin fisyonu sonucunda ısı, alfa ve beta parçacıkları, gama ışınları ve nötronlar açığa çıkar. Nötronlara kalkan olarak kullanılan en önemli malzemeler, hidrojen, lityum, polietilen ve su olup, kalkan olarak kullanılan malzemelerin çoğu ikincil gama ışını yaymakta, bu da ısı düşürme ve tekrar kalkan uygulamayı gerektirmektedir. Bor, termal nötronları emme kabiliyeti açısından tektir. Sadece hafif bir gama ışını çıkarmakta ve alfa parçacıklarını kolayca emmektedir.”[5]

“Termal depolama pillerindeki, sodyum sülfat ve su ile yaklaşık %3 ağırlıktaki  boraks dekahidratın kimyasal karışımı gündüz güneş enerjisini depolayıp gece ısınma amacıyla kullanılabilmektedir. Ayrıca, binalarda tavan malzemesine konulduğu taktirde güneş ışınlarını emerek, evlerin ısınmasını sağlayabilmektedir.”[6]

Çinko borat ve disodyum oktaborat tetrahidrat antimikrobiyal özellikleri sebebiyle ahşap koruyucu olarak kullanılmaktadır.[7]

“(…) bor, demir ve nadir toprak elementleri kombinasyonu (METGLAS) % 70 enerji tasarrufu sağlamaktadır. Bu güçlü manyetik ürün; bilgisayar disk sürücüleri, otomobillerde direk akım-motorları ve ev eşyaları ile portatif güç aletlerinde kullanılmaktadır. Sodyum borohidrat, atık sulardaki civa, kurşun, gümüş gibi ağır metallerin sulardan temizlenmesi amacıyla kullanılmaktadır.”[8]

Bor bileşiklerini çeşitli endüstriyel kullanımlara uygun hale getirmek için gereken işlemlerin derecesi çok çeşitlilik göstermektedir. Bazı sanayiler mineral konsantreleri kullanırken, diğerleri rafine bor ürünleri kullanır. Bazı durumlarda tüketiciler bulunabilirlik ve fiyata göre mineral konsantrelerle veya rafine borlar arasında veya farklı rafine borlar arasında ikame yapabilmektedirler. Üleksit, borik asit, boraks üretiminde ve sodyumun bulunması istenilmeyen çeşitli direkt uygulamalarda kullanılmaktadır. Boraks pentahidrat, boraks dekahidrat, susuz boraks, borik asit, bor oksit, zenginleştirilmiş kolemanit ve zenginleştirilmiş üleksit gibi hacimli bor ürünleri tüketilen toplam bor’un yüksek bir oranını oluşturmaktadır.

III. DÜNYA BOR REZERVLERİ VE   ÜRETİMİ

Türkiye bor kaynaklarında dünyada birinci durumdadır. Dünya toplam rezervinin 63%’ü Türkiye’de bulunmaktadır. Bu rakamların devletleştirmeyi müteakip Eti Holding A.Ş.’de toplanan ve yaklaşık 20,000 km2’lik imtiyazlı sahalarda 15-20 yıl öncesine ait, kısmi çalışılmış bor havzalarına ait veriler olduğu göz önünde bulundurulmalıdır. Türkiye’deki bor madenlerinin yerlerini ve miktarlarını belirleyen kapsamlı bir araştırma henüz yapılmadığından, Türkiye’nin aslında dünya rezervlerinin daha da büyük bir kısmını elinde tutuyor olabileceği düşünülmektedir. Yeni arama çalışmalarının yapılmasıyla Türkiye bor rezervlerinin iki katına bile çıkabileceği iddia edilmektedir. Türkiye’den sonra ikinci kaynak ülke ABD olup, dünya rezervlerinin %13’ü civarında bir payı olduğu bilinmektedir. Ancak ABD, bor’u uzun süredir endüstrinin çeşitli alanlarında kullanmakta olduğundan, yakın gelecekte bor rezervlerinin tükenmesi tehlikesi ile karşı karşıyadır. Bu sebeple ABD, kalan bor madenlerinin bir kısmını “stratejik rezerv” ilan ederek çıkarılmasını durdurmuştur. Türkiye’deki bor madenlerinin kalitesi ABD’dekinden yüksektir. Dünya bor rezervlerinin kalan kısmı Rusya, Çin, Şili, Bolivya, Peru, Arjantin, Sırbistan’da bulunmaktadır.

Dünyada işletilen toplam 496 milyon tonluk rezervin 375 milyon tonu Türkiye’dedir. Dünyada işletilen ve tahmin edilen bor madeni rezervlerinin B2O3 miktarlarına göre dağılım yüzdeleri aşağıdaki tabloda verilmiştir:

Tablo–1: Bor Dünya Rezervi

ÜLKE

GÖRÜNÜR EKONOMİK REZERV

TOPLAM REZERV (GÖR.+MUH.+MÜM.)GÖRÜNÜR EKONOMİK REZERV ÖMRÜ (YIL)

TOPLAM REZERV ÖMRÜ (YIL)

BİN TON B2O3

TÜRKİYE375,000644,000240412

ABD45,000105,0003376

RUSYA28,000140,0001678

ÇİN27,00036,0001723

ŞİLİ8,00041,000526

BOLİVYA4,00019,000312

PERU4,00022,000314

ARJANTİN2,0009,00016

SIRBİSTAN3,0003,00022

TOPLAM496,0001,019,000320649

Kaynak: http://www.maden.org.tr/yeni3/yayinlar/raporlar/borraporu.htm (Eti Holding A.Ş.)

Türkiye’nin bor madenlerinin rezerv ömrü 412 yıl iken, dünyanın ikinci büyük rezerv ülkesi ABD’nin bor rezervleri 76 yıllık ömre sahiptir. Dünya rezervleri ve bu rezervlerin tüketim artış hızları göz önünde bulundurulduğunda 50-80 yıl sonra ülkemiz bor yataklarının dünyadaki tek bor kaynağı olma ihtimali yüksektir.

Dünyada az sayıda bor minerali üreticisi ülke bulunmaktadır. En büyük üreticiler Türkiye (Eti Bor A.Ş.) ve ABD (Rio Tinto Borax)’dir. Bor ürünleri sanayileri ise Batı Avrupa, Kuzey Amerika ve Japonya’daki az sayıda firmada yoğunlaşmıştır. Çin buna istisna teşkil etmektedir. Çin’de çok sayıda küçük firma kısıtlı çeşitte ürün üretmektedir.

Bor minerallerinin dünyadaki önemli üreticileri ve yapılan üretim miktarları aşağıdaki tabloda yer almaktadır:

Tablo-2: Dünya Bor Mineralleri Üretimi

1970-2001 (000 ton B2O3)

TürkiyeABDToplam

1970122510762

1971229515878

1972248551960

19732556021020

19742915621038

1975242547  975

1976 220572  948

1977301  6671129

1978 3467061242

1979 2817251191

19803207101222

19813336711189

1982 306  551 1040

1983 260  5781018

1984 3316051122

1985259 5771026

1986 349  5711120

1987 374  6251265

1988473 5781338

19894475621317

1990 4766081359

1991 4606261355

1992402554  1284

1993410  574  1292

1994433550  1325

19954357281529

1996 494  5811438

1997 549 6041507

1998552 5871505

1999536 6181522

2000504 5461431

2001 5176501546

Kaynak: Boron Statistics (A. Buckingham ve Phyllis A. Lyday) , Eti Bor A.Ş.

2001 yılı itibariyle, B2O3 bazında en büyük üretici 650,000 ton  ile ABD’dir. Onu 517,000 ton ile Türkiye izlemektedir. Toplam üretimde (1,546,000 ton) ABD ve Türkiye’nin payları sırasıyla %42, %33,4’dir. Dünya bor üretiminde Türkiye’nin ve ABD’nin yeri ölçümün brüt ton veya (B2O3) bazında yapılmasına göre değişiklik göstermektedir. Brüt ağırlık olarak 1992 yılından beri Türkiye, ABD’yi geçerek bor minerallerinin dünyadaki en büyük üreticisi olmuştur. 2001 yılında ABD’nin bor mineralleri üretimi brüt ağırlık olarak 1,300,000 ton iken, Türkiye’ninki 1,476,000 tondur. Ancak, bor oksit (B2O3) içeriği açısından değerlendirildiğinde, ABD’nin üretimi Türkiye’ninkini geçmektedir. Parasal bazda ise Eti Holding pazarın %20-23’une sahipken, US Borax %65-70’ine sahip durumdadır. Bu durum  büyük ölçüde Eti Bor A.Ş.’in pazarı yeterince kontrol edememesinden ve US Borax pazarda sadece katma değeri yüksek rafine bor ürünleri satarken Eti Bor A.Ş.’nin ürün portföyünde katma değeri düşük ham bor’un önemli yer tutmasından kaynaklanmaktadır.

Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri’nin bor mineralleri üretimlerinin (B2O3 bazında) yıllar içinde izlediği eğilim aşağıdaki grafikte görülmektedir:

Grafikten de açıkça görüldüğü gibi Türkiye’deki üretimin artış eğilimi ABD’ninkinin çok üstündedir. Son otuz iki yılda Türkiye’nin üretimi ortalama yıllık %6,47 oranında artarken, aynı rakam ABD’nde %1,3’te kalmıştır.

Türkiye’nin son otuz iki yıldaki üretiminin zaman serisi olarak analizini yaptığımızda serinin 1. derece kısmi oto-korrelasyon gösterdiğini görmekteyiz. Serinin bu özelliğini göz önünde bulundurarak üretimin cari değerinin bir yıl gecikmeli üretim değerleri üzerine regresyonunu yaptığımızda Tablo-3’de verilen sonuçlar elde edilmektedir.

Tablo-3: Üretim Zaman Serisi Regresyon Sonuçları

ÜretimKatsayıStd. HatatP>t

Üretim-10.8530.07611.2040.000

Regresyon Sabiti66.07228.8322.2920.029

R2=0.812

R2=0.806

Tablo-3’den de görüldüğü gibi, bir dönem önceki üretim değerlerinin üretim zaman serisindeki değişiklikleri açıklama gücü yüksektir. Bu anlamda, seri %85 gibi çok yüksek bir zaman bağımlılığı göstermektedir. Diğer bir deyişle, üretime gelen şoklar (bu seride genellikle pozitif) oldukça kalıcı olmaktadır. Bir yıl önceki üretimin bu yılın üretimindeki değişiklikleri açıklama oranı %81,2 gibi oldukça yüksek bir rakamdır. Regresyonun hata terimleri incelendiğinde, oto-korrelasyonun ortadan kalktığı görülmektedir. Dolayısıyla regresyon katsayıları güvenilirdir. Regresyona trend değişkenini de eklediğimizde, regresyonun açıklayıcı değeri artmakta ve trend değişkeni pozitif anlamlı katsayıya sahip olmaktadır.

Tablo-4: Üretim Zaman Serisi Regresyon Sonuçları (Trend dahil)

ÜretimKatsayıStd. HatatP>t

Üretim-10.3630.1662.1830.038

Trend6.5492.0413.2080.003

Regresyon Sabiti138.80533.8154.1050.000

R2=0.863

R2=0.853

Diğer taraftan, aynı regresyon analizi ABD üretimi zaman serileri için yapıldığında, ABD zaman serisinin bir (veya birden fazla) yıl önceki üretim değerlerine bağımlılık gösterdiği ancak trend değerinin anlamlı olmadığı görülmektedir. Dolayısıyla ABD üretiminin zaman içinde herhangi bir artma (ya da düşme) eğiliminin olmadığı söylenebilir. Yapılan regresyonun açıklayıcı değeri de %17 civarında kalmaktadır. Dünya toplam üretimi de birinci derece zaman bağımlılığı göstermektedir ve trend katsayısı pozitif ve anlamlıdır.

Üretimi etkileyen faktörlerde, katsayılarda, Türkiye üretiminin artış eğiliminde ve ABD üretiminin genel eğiliminde önemli bir değişiklik olmazsa Türkiye’nin 2010 yılından önce ABD’nin üretimini geçebileceği söylenebilir.

A) Türkiye’deki Bor Madeni Ocakları

Bor madeni Türkiye’nin özellikle kuzey batı bölgelerinde bulunmaktadır. Türkiye’de bu güne kadar işletilmiş bor madeni ocakları ve bulundukları yöreler Tablo-5’te gösterilmiştir. Bor madenlerini ve bor rafinasyon tesislerini devlet adına Eti Bor A.Ş. Genel Müdürlüğü işletmekte olup, Genel Müdürlük merkezi Bandırma’da bulunmaktadır. Eti Bor A.Ş. Genel Müdürlüğüne bağlı beş İşletme Müdürlüğü: Emet Bor İşletme Müdürlüğü, Bandırma Bor ve Asit Fabrikaları İşletme Müdürlüğü, Kırka Bor İşletme Müdürlüğü, Bigadiç Bor İşletme Müdürlüğü ve Kestelek Bor İşletme Müdürlüğüdür.

Tablo-5: Bor Madeni Ocakları ve Yöreleri

Şehir

İlçe-Yöre

Maden Adı

Maden CinsiRezervler (milyon ton) (brüt ağırlık)Rezervler

(milyon ton)

(B2O3 içeriği)

SusurlukAziziye, Tulu,Salmanlı, Kolemanit 576167

BalıkesirBigadiçAnkara, Acep, Domuz,ve

SındırgıKireçlik, Kurtpınar, Uleksit4914

KüçüklerFaraş, Günevi, Sultançayırı,

Beğendikler, Yeniköy

KütahyaEmetHisarcık, Harmanköy,Kolemanit 835225

BursaKestelekKestelekKolemanit 7.52

Eskişehir KırkaGöçenoluk, HarmankayaTinkal604156

Kaynak: http://www.boraxtr.com/boraxtr/Anadosya/bormadennedir.html ve

http://www.etiholding.gov.tr

“Kırka-Sarıkaya boraks yatağı Eskişehir ilinin 70 km  güneyindeki Kırka bucağının 4,5 km batısındadır. Dünyanın en büyük rezervlerinden biri olup, 1950-1960 yılları arasında vatandaşlarımızın arama ruhsatı alarak yaptığı aramalar neticesinde bulunmuştur. 1962 yılında Türkiye’deki diğer boraks yatakları gibi Kırka boraks yatakları da İngiliz Boraks Consolidated Ltd. Şti.’nin eline geçmiştir. Ancak, Şirketin saha devir işlemindeki kanuni eksiklikler sebebiyle ruhsatları iptal edilmiş ve imtiyazı düşen Boraks yataklarının üçünün işletme imtiyazı 1968 yılında Etibank’a geçmiştir. 1968 yılında MTA’nın yaptığı aramalarda Kırka Sodyum tuzu cevherinin Kaliforniya’daki Tinka-Razorit-Kernit cevherinin benzeri olduğu ve yatakların zengin olduğu tespit edilmiştir.”[9] Kırka’daki tinkal cevheri yaklaşık %25-26 civarında B2O3 ihtiva etmekte, çıkarılan cevher Kırka’daki 1.150.000 ton/yıl cevheri işleyecek kapasitedeki yoğunlaştırıcı (concentrator) tesislerinde zenginleştirilerek B2O3 oranı %32-33’e yükseltilmekte ve tane büyüklüğüne göre sınıflandırmaktadır.[10] Kırka Konsantratör Tesisi 1975 yılından beri faaliyettedir. 1978 yılında Bor türevi tesisleri kurulmaya başlamış ve 1984 yılında faaliyete geçmiştir. Üretilen başlıca ürünler tinkal, boraks pentahidrat ve susuz borakstır.

Kütahya’nın 100 km güney batısındaki Emet’te bulunan maden 1956 yılında M.T.A jeologu Dr. Gawlik tarafından bulunmuş, 1958 yılında bölgedeki bor sahaları M.T.A. tarafından Etibank’a devredilmiştir.[11] Yaklaşık %28 ile %37 arasında B2O3 ihtiva eden kolemanit yataklarından çıkarılan cevher ise toplam 1.200.000 ton/yıl cevheri işleyecek kapasitedeki yoğunlaştırıcı (concentrator) tesisinde yıkanarak B2O3 oranı %43-45’e yükseltilmekte ve ürün sınıflandırılmaktadır.[12]

Bigadiç ve yöresindeki bor yatakları 1950 yılında Muharrem Girgin adlı bir madencinin Çamköy yakınlarından topladığı örneklerin kolemanit olduğunun Dr. H. Yakal tarafından tespiti ile bulunmuştur. Önceleri özel sektörün elinde olan maden ocakları Fransız Şirketi ile olan saha sınır anlaşmazlığı sebebiyle Bakanlar Kurulu Kararı ile 1976 yılında Etibank’a devredilmiştir.[13] Ortalama %30-32 civarında B2O3 ihtiva eden tüvenan kolemanit cevherini zenginleştirerek B2O3 oranını %40-44’e yükselten, cevher zenginleştirme tesisi 1979 sonundan beri işletmede olup, kapasitesi 600.000 ton/yıl tüvenan cevherdir.[14] Kırma-harmanlama tesisi 1993 yılı sonunda, ham bor öğütme tesisi ise 1998’de üretime geçmiştir.[15] Yörede boraks pentahidrat, boraks dekahidrat, asit borik, sodyum perborat, sülfürük asit üretilmektedir.

Kestelek bor yatakları M.T.A.’nın bölgede linyit araştırmaları sırasında 1954 yılında bulunmuştur. 1979’a kadar çeşitli kişi ve kurumlarca bor cevheri üretimi yapılmış, 1979 yılında saha Etibank’a devredilmiştir. [16]Bölgede 200.000 ton/yıl tüvenan cevher zenginleştirme kapasiteli yoğunlaştırıcı (concentrator) tesisi faaliyet göstermektedir[17].

IV.TÜRKİYE’NİN   BOR/BOR ÜRÜNLERİ  TİCARETİ

Yıllar itibariyle Türkiye’nin bor ve bor ürünleri ihracatı ve fiyatları Tablo-6′ ve Tablo-7’de gösterilmiştir:

Tablo-6 Türkiye’nin Bor Madeni İhracatı (Toplam)

YılMiktar TonDeğer $Fiyat $

1989820.077172.500.869210

1990681.667147.760.148217

1991637.524133.028.121209

1992617.739130.813.254212

1993613.012120.472.646197

1994622.194120.866.940194

1995684.404134.135.409196

1996735.720140.975.909192

1997731.618136.095.150186

1998655.755123.944.546189

1999653.480121.318.868186

2000567.760102.023.724180

http://www.boraxtr.com/boraxtr/Anadosya/dunborurtic.htm

Tablo-7: Türlerine Göre Bor İhracatı ve Fiyatlar

Tincal (ton)T-fiyat $Tincal ($)Kolemanit (t)K-fiyat $Kolemanit ($)

1989204,14915932,487,978491,458248122,112,178

1990226,62015535,211,755358,07727698,660,533

1991186,29615929,661,646333,80825986,567,975

1992184,22516229,817,784327,67925985,022,820

1993141,99016423,216,858366,62222281,410,838

1994145,58616123,492,450326,78823075,302,734

1995167,03516126,901,315347,21923481,086,194

1996176,56916128,469,885374,05122684,583,667

1997181,83715828,712,093364,75221979,933,767

1998148,70816123,913,988338,74721974,144,808

1999106,80016717,818,150339,93021372,396,968

Uleksit (t)U-fiyat $Uleksit ($)Bor Ürünleri Toplam (t)Bor Ürünleri-Değer ($)Bor Ürünleri-Fiyat ($)

1989124,4701447,900,713169,10159,461,693352

199096,97014313,887,860143,85053,317,268371

1991117,42014316,798,500140,20448,633,368347

1992105,83515115,972,650196,81270,361,680358

1993104,40015215,844,950195,67665,720,021336

1994149,82014722,071,756245,04681,550,597333

1995170,15015426,147,900241,83782,176,705340

1996185,10015127,922,3572,6301,523,477579

1997185,03014827,449,290312,601100,859,193323

1998168,30015425,885,750296,18295,994,684324

1999206,75015031,103,750308,78193,503,689303

Kaynak: http://www.boraxtr.com/boraxtr/Anadosya/istatis.html

Grafik 2’den de görülebileceği gibi, Türkiye’nin tinkal ve kolemanit ihracat gelirleri 1989’dan beri düşmüştür. Dönem boyunca bor bileşikleri fiyatlarında önemli bir değişiklik olmamıştır. Dolayısıyla gelirdeki düşüş büyük ölçüde ihraç edilen miktardaki düşüşten kaynaklanmaktadır. Üleksitte ise hem ton bazında, hem gelir bazında önemli artış gerçekleşmiştir. Bor ürünlerinden elde edilen ihracat geliri ise dalgalı bir seyir izlemektedir. Bor ürünleri fiyatı 1996 yılında önemli bir artış göstermiş, fiyatın çok arttığı bu yılda Türkiye’nin bor ürünleri ihracat geliri talepteki düşmeye bağlı olarak çok azalmıştır.

Türkiye dünyanın en büyük bor rezervine sahip ülke olmasına rağmen, dünya fiyatlarını belirleme konumunda değildir. Biraz da bu sebeple, ihracat ile fiyatların, reel kurun, alıcı ülkelerin gelirlerinin ilişkisini analiz etmek üzere yapılan ekonometrik çalışmalar anlamlı sonuç vermemektedir. Sınırlı veri ile elde edilen sonuçlar Türkiye’nin bor ihracatında reel kurun veya ithalatçı ülkelerin milli gelirlerinin belirleyici faktörler olmadığını göstermektedir.

Eti Holding’in verilerine göre[18] Holding, 2000 yılında 18,104,000 $ iç ve 214,783,000 $ dış satış olmak üzere toplam 232,887,000 $’lik satış yapmıştır. 2001 yılında iç satışlar 15,650,000 $ ve dış satışlar 208,460,000 $’a düşerek toplam 224,110,000 $ gelir elde edilmiştir. 2002 yılında ise 16,445,000 $ iç ve 186,184,000 $’ı dış satış olmak üzere toplam 202,639,000 $ satış gerçekleştirilmiş olup bunun 67,997,000 $’ı konsantre bor, 134,662,000 $’ı  rafine bor satışıdır.

A)   TÜRKİYE’NİN BOR İHRAÇ PAZARLARI

Bu bölümde Türkiye’nin bor/rafine bor ürünleri ihracatı yaptığı başlıca pazarlar incelenmiştir. 1990-2001 yılları arasına ilişkin analizlerde OECD-ITS Ticaret İstatistikleri kullanılmıştır. Veriler SITC-Rev3 sisteminde olup, 278.94 numaralı tabi boratlar, 523.84 numaralı borat/perboratlar, 522.35 numaralı borik asit/bor oksit verileri temel alınmıştır. 2002 yılı verileri ise DİE-DTM serilerinden alınmış, diğer ülkelerin 2002 yılına ait verileri bulunmadığından sadece Türkiye’nin ihracatı belirtilmiştir. DİE-DTM serileri ile OECD-ITS Ticaret İstatistikleri serileri arasında zaman zaman farklılıklar gözlemlenmektedir.

DİE-DTM verilerine göre Türkiye’nin 2002 yılı tabi boratlar ihracatında en önemli ülke ABD’dir. Onu İspanya, Hollanda ve Çin Halk Cumhuriyeti izlemektedir (ihracat miktarları sırasıyla 16,783,029 $, 12,539,491 $, 12,229,950 $ ve 10,350,000 $). 2002 yılı borat/perborat ihracatında en büyük pazar İtalya’dır (20,390,978 $), onu Belçika (8,044,237 $) ve Slovenya (5,205,9222 $) izlemektedir. Borik asit/bor oksit ihracatında ise Belçika-Lüksemburg, İran, İtalya ve İspanya en fazla ihracatın yapıldığı ülkelerdir (ihracat miktarları sırasıyla 6,347,501 $, 2,336,558 $, 1,668,816 $ ve 1,367,727 $).

Yine DİE-DTM verilerine göre Türkiye’nin bor ithalatı 2002 yılı itibariyle 7,450,165 $ tutarındadır. Türkiye’nin tabi boratlar ve borik asit/bor oksit ithalatı yok denecek kadar azdır. Tabi boratlar ithalatı 2002 yılı itibariyle 33,757 $ olup, bunun 28,288 $’ı Romanya’dan ve 5011 $’ı İngiltere’den yapılmıştır. Borik asit ve bor oksit ise 2002 yılında 24,539 $ tutarında ithal edilmiştir. Ana tedarikçi Almanya’dır (20,177 $). Diğer taraftan, borat/perborat toplam bor ithalatının %99’unu oluşturmakta olup; 2002 yılında 7,392,325 $ olarak gerçekleşmiştir. En büyük tedarikçiler İtalya (4,045,615 $), İspanya (2,941,464 $), Almanya (178,409 $) ve Slovenya (143,909 $)’dır.

1-   Avusturya

Avusturya küçük miktarlarda bor bileşikleri ithal etmekte olup, tüm tabii borat ithalatını Türkiye’den yapmaktadır. Türkiye’nin bu ülkeye tabii boratlar ihracatı 1993 yılında 22.390 ton iken 2000 yılında 29,877 tona kadar yükselmiş, 2001 yılında 26,598 ton (değeri=4,353,100 $) olarak gerçekleşmiştir. Türkiye dönem boyunca Avusturya tabii boratlar pazarın tek tedarikçisi konumundadır. Diğer taraftan, ülkenin yaptığı borat-perborat ithalatı artarken, Türkiye’nin bu ithalatta zaten az olan payı dalgalı bir seyir izlemiş, 1994 yılında 1790 tonla en yüksek seviyesine çıkarken, bu tarihten 1998’e kadar 100-200 ton aralığında dalgalanmış, 2001 yılında 364 ton (değer = 129,300 $) olarak gerçekleşmiştir. Ülkenin yaptığı borik asit/bor oksit, rafine bor ve perborat ithalatında ABD birinci sırada olup, Türkiye ikinci büyük tedarikçidir. Ülkenin borik asit/bor oksit pazarı 1990-2001 yılları arasında iki katından fazla büyümüş olup, 2001 yılı ithalatı 1064 ton olarak gerçekleşmiştir. Türkiye’nin ülkeye borik asit ve bor oksit ihracatı 2000 yılı öncesinde yok denecek kadar az iken 2000 yılında 81 ton ve 2001 yılında 267 ton (değer =115,600 $) ihracat yapılmıştır.

2 – Belçika

Belçika’da tabii borat üretimi yapılmamaktadır. Dolayısıyla tüm bor ürünleri üretimi ithal hammadde kullanılarak yapılmaktadır. Tabii ve rafine bor ithalatı temel olarak Türkiye’den yapılmaktadır. Türkiye Belçika’nın 1993 yılında toplam 19,741 ton olan tabii borat ithalatının 17,246 tonunu karşılarken ülkenin ithalat artışıyla birlikte pazar payını korumuştur. 1999 yılı itibariyle ülkenin 87,160 ton olan tabi boratlar ithalatının 84,277 tonunu Türkiye karşılamaktadır. Diğer bir deyişle Türkiye büyüyen tabii boratlar pazarının pazarla birlikte büyüyen tedarikçisi konumundadır. Türkiye ülkeye borat ve perborat da ihraç etmekte olup 1999 yılında yaptığı 58,479 ton ihracatla %64’lük pazar payına ulaşmıştır. Türkiye’nin ardından %20 pazar payı ile Almanya gelmektedir. Borik asit ve bor oksitte Türkiye’nin pazar  payı düşüktür (1999 yılında 6850 ton ithalatın 1575 tonu Türkiye’den yapılmıştır). Bu pazarda en büyük paya Rusya sahiptir. Ülkenin tabii boratlar ithalatının büyük bir kısmı yeniden ihraç edilmekte, rafine borat ithalatı ise büyük oranda yerel olarak kullanılmaktadır.

3- Çin

Çin’in üretici ülkelerden olması ve yerel üretimin iç talebin çoğunluğunu karşılamaya yetiyor olması sebebiyle bor ithalatı düşüktür.  Türkiye, bu ülkeye olan tabii boratlar ihracatını 1997’de 60 ton olan seviyesinden hızla 2001 yılında 13,799 tona (değer=6,248,000) yükseltmiş, ülkenin tabi borat ithalatının %51’ini karşılar hale gelmiştir. Buna karşılık, tabii boratlarda ABD’nin 1997’de %59 olan payı 2001 yılında %36’ya düşmüştür. Bir başka deyişle Türkiye son 5 yılda pazar payını ABD aleyhine artırarak ülkenin en önemli tabii boratlar tedarikçisi olmada ABD’nin yerini almıştır. Türkiye’nin ülkeye borik asit/bor oksit ihracatı bulunmamakta ve borat/perborat ihracatı çok düşük seviyede olup, bu pazarlarda sırasıyla Rusya ve ABD en önemli tedarikçilerdir.

4-   Finlandiya

Finlandiya’da bor ürünleri sanayi küçük olduğundan ithalat miktarları da düşüktür. Türkiye önemli tedarikçilerdendir. 2000 yılında ülkenin 7370 ton olan tabii boratlar ithalatının tamamı (1,984,000 $), 2669 ton olan borik asit/bor oksit ithalatının 1021 tonu (361,000 $), 9862 ton olan borat/perborat ithalatının 8776 tonu (2,821,000 $) Türkiye’den yapılmıştır. İthalat miktarlarının hem düşük olması hem de  son yıllarda azalma eğilimi gösteriyor olması, pazarın pek de gelecek vaat eden bir pazar olmadığını göstermektedir.

5-   Fransa

Fransa’da tabi boratlar üretimi yapılmadığından, ülke ihtiyacının tamamı ithalatla karşılanmaktadır. Türkiye ve ABD en önemli tedarikçilerdir. Fransa tabii boratlar pazarı daralmakta olan bir pazardır. Fransa’nın 1994 yılında 58.041 ton olan tabii boratlar ithalatı 1998 yılında 11,110 tona ve 1999 yılında 7777 tona düşmüştür. Türkiye’nin bu pazardaki payı 1994 yılındaki %76’lık seviyesinden 1998 yılında %59’a düşmüş, 1999 yılında ise sadece 60 ton ihracat yapılmıştır. Türkiye’nin Fransa tabii boratlar pazarındaki payını İtalya almış durumdadır (1999 yılında payı %80). Fransa borat/perborat pazarı da daralmakta olan bir pazardır.1994 yılında 130,647 ton olan ülke ithalatı 1999 yılında 90,367 tona düşmüştür. Türkiye’nin ülkeye borat/perborat ihracatı aynı dönemde dalgalı bir seyir izlemiş olup, pazar payı fazla değişmemiş, 1994’te %23 ve 1999’da %27 olarak gerçekleşmiştir (sırasıyla 10,625,000 $ ve 8,202,000 $). Ülkenin 1999 yılında 37,487 ton olan borik asit/bor oksit ithalatında ise Türkiye’nin payı %14 civarında olup (ihracat değeri=2,268,000 $), ana tedarikçi ABD’dir. Fransa’nın borik asit/bor oksit ithalatının 1994’ten beri 3 katından fazla arttığı göz önünde bulundurulursa Türkiye’nin bu pazardaki payını artırma imkanının olabileceği düşünülmektedir.

6-   Almanya

Almanya’nın tabii boratlar ve borik asit ithalatı azalmakta, borat/perborat ithalatı ise az miktarda da olsa artmaktadır. Ülkenin 1994 yılında 43,159 ton olan tabii boratlar ithalatının 36,328 tonu Türkiye’den yapılmaktayken, 2001 yılında ülkenin 10,187 ton olan tabi boratlar ithalatının 6772 tonu (2,303,000 $) Türkiye’den yapılmıştır. Son sekiz yılda pazar payı düşmüş olsa da, Türkiye hakim durumunu korumaktadır. Türkiye 122,906 tonluk borat/perborat pazarında ise %28 civarında olan pazar payını korumakta (11,270,000 $) olup; ABD’den sonra ikinci önemli tedarikçi konumundadır. İthalat miktarı daha az olan ve 1994’ten beri üçte bir oranında küçülen borik asit/bor oksit pazarında ise Türkiye ana tedarikçi konumundadır (21,924 ton ithalatın 10,773 tonu (3,872,000 $) Türkiye’den yapılmaktadır).

7-   Hindistan

Hindistan’daki bor sanayi tamamen ithal hammaddeye dayalı olup, 1997/98 itibariyle Türkiye pazara hakimdir.

Dış Ticaret Müsteşarlığı verilerine göre 2002 yılında Türkiye ülkeye 644,075 $’lık tabii borat, 2,241,502 $’lık borat/perborat, 553,395 $’lık borik asit/bor oksit ihracatı yapmıştır.

8-   İtalya

İtalya’da da bor mineralleri madenciliği yapılmamakta olup, ülkenin önemli miktardaki bor ürünleri üretimi için gerekli hammadde ithalatla karşılanmaktadır. Türkiye ülkenin tabii boratlar, borik asit/bor oksit ve borat/perborat ithalatında en büyük tedarikçisi konumundadır. Tabii boratlarda 1990 yılında 174,351 ton olan ülke ithalatı 2000 yılında 105,107 tona kadar düşmüştür. Türkiye’nin ülkeye 2000 yılında yapmış olduğu ihracat 103,499 ton (21,394,000 $) olup Türkiye pazarın tamamına hakim durumdadır. Ülkenin borat/perborat ithalatı ise 1990-2000 yılları arasında 80,000-100,000 ton arasında dalgalı bir seyir izlemiş olup, 2000 yılında 86,412 ton  olarak gerçekleşmiştir. 2000 yılında Türkiye’nin ülkeye borat/perborat ihracatı 24,547 ton (8,954,000 $) olup, pazar payı %28’dir. İtalya’nın borik asit/bor oksit pazarı küçük bir pazar olup, 2000 yılı ithalatı 9780 tondur. Türkiye 3982 ton (1,427,000 $) ihracatıyla bor asit/bor oksit pazarının %40’ına sahip olup, birinci tedarikçidir.

9 – Japonya

Japonya’da da tabii boratlar üretimi olmadığından talebin tümü ithalatla karşılanmaktadır. Türkiye Japonya’nın tabi boratlar ithalatının (2001 yılı itibariyle 44,679 ton) %90’ını gerçekleştirmektedir (14,040,000 $). Ülkenin tabi boratlar ithalatı az da olsa düşme eğilimi içindedir (1994’de 53,444 ton ve 2001’de 44,679 ton). Japonya’nın borat/perborat ithalatı da aynı şekilde düşme eğiliminde olup (1994’te 59,821 ton ve 2001’de 40,202 ton), bu pazarda en önemli tedarikçi ABD’dir. Türkiye ABD’den sonra ikinci tedarikçidir; ancak pazar payı 2001 yılı itibariyle %7 civarında kalmaktadır (değer=921,500 $); bu, 1996’da %16,4 olan pazar payının yarı yarıya azaldığını göstermektedir. Ülkenin ithalatı artan tek bor bileşikleri pazarı olan borik asit/bor oksit pazarında (1991 yılında 28,562 ton ve 2001 yılında 37,565 ton ithalat) Türkiye’nin 1994’te %10 civarında olan pazar payı 2001 yılı itibariyle %1’den aza  düşmüştür (değer=178,600 $). Pazarın en önemli tedarikçileri ABD ve Rusya’dır.

10 – Rusya

Üretici/ihracatçı ülkelerden olan Rusya, önemli miktarda tabii boratlar ithalatı da yapmaktadır. Bu ülkenin ithalat ve ihracatına ilişkin olarak elimizde kullanılabilir bilgi bulunmamaktadır; ancak ülke ithalatın tamamına yakınının Kazakistan’dan yapılmakta olduğu, sadece borat/perborat pazarında Türkiye’nin payının %10 civarında olduğu bilinmektedir.

11 – İspanya

Ülkenin 2001 yılı itibariyle 73,072 tona ulaşan tabii boratlar ithalatının tamamına yakını Türkiye’den yapılmaktadır (değer=13,130,400 $). Türkiye tabii boratlarda büyüyen pazarın büyüyen tedarikçisi konumundadır. 2001 yılında 25,734 ton olan ve 1994’ten bu yana 2,5 kat büyüyen İspanya borik asit/bor oksit pazarında ise Türkiye ABD’nin ardından ikinci tedarikçidir ancak pazar payı %7 civarındadır (değer=749,000 $). Büyüklüğü yıllar içinde 85,000-100,000 ton arasında değişen borat/perborat pazarında da Türkiye ABD’den sonra ikinci tedarikçidir ancak pazar payı %10-15 arasında değişmektedir (değer=2,745,600 $).

12-  Hollanda

Ülkenin tabii boratlar ithalatı 1991 yılındaki 24,985 ton seviyesinden 2001 yılında 2914 tona düşmüştür. Türkiye’nin ülkeye tabi boratlar ihracatı da pazarla beraber küçülmüş olup, 1991 yılında 13,295 ton olan ihracat 2001 yılında 2004 tona düşmüştür (değer=293,000 $). Hollanda’nın borat/perborat ithalatı da 1991 yılından bu yana yarıya yakın azalmıştır. 1991 yılı ihracatı 360,407 ton iken 2001 yılında 174,405 ton olarak gerçekleşmiştir. Önceki yıllarda Türkiye’nin ülkeye borat/perborat ihracatı yok denecek kadar az iken, 2001 yılında Türkiye ülkeye 1142 ton borat/perborat ihraç etmiştir (değer=435,800 $). Ülkenin bor asit/bor oksit pazarı ise büyümekte olup 2001 yılı ithalatı 56,002 tona ulaşmıştır. Ancak Türkiye’nin ülkeye bor asit/bor oksit ihracatı bulunmamaktadır.

13-İngiltere

Üretici ülkelerden olan İngiltere’nin 2000 yılı itibariyle 16,450 ton miktarındaki tabii boratlar ithalatının tamamına yakını Türkiye’den karşılanmaktadır (değer=2.260.000 $). İngiltere tabii boratlar pazarı küçülmekte olan bir pazardır. Ülkenin 1990’da 53,462 ton olan tabii boratlar ithalatı 2000 yılında 16,450 tona düşmüştür.

Diğer taraftan, İngiltere’nin borik asit/bor oksit ithalatı artmakta olup, Türkiye’nin bu pazara ihracatı daha yüksek oranda artmış ve Türkiye’nin  İngiltere borik asit pazarındaki payı 1990-2000 yılları arasında %4’den %43’e çıkmıştır (ihracat 500 tondan 5800 tona (değer=2,023,000 $) çıkmıştır). Türkiye pazarın en büyük tedarikçisi olma sıfatını Hollanda’dan devralmıştır. Büyüyen bir pazar olan İngiltere borat/perborat pazarında ise Türkiye’nin payı azalmaktadır. Ülkenin 1997 yılında 35,023 ton olan borat/perborat ithalatı 2000 yılında 53,310 tona kadar çıkmıştır. Ancak, Türkiye’nin bu pazarda 1997 yılında %29 olan payı 2000 yılında %24’e düşmüş (ihracat değeri=4,077,500 $), pazar lideri Hollanda ile arasındaki pazar payı farkı artmıştır.

13-       ABD

Amerika bor minerallerinde brüt ağırlık bazında ikinci önemli üreticidir (Türkiye’den sonra) ancak bor oksit bazında (B2O3) en büyük üreticidir. Amerika’nın bor mineralleri üretimi borik asit ve büyük ölçüde rafine borat olarak ihraç edilmektedir. Amerika aynı zamanda dünyanın en büyük bor pazarı olup, ülkede büyük ve çeşitli bor ürünleri sanayileri bulunmaktadır.

ABD tabii boratlar pazarı 1990 yıllındaki 525 ton seviyesinden 1996 yılında 79,544 tona kadar çıkmış, bu tarihten sonra azalmaya başlamıştır. İthalatın tamamına yakını Türkiye’den yapılmakta olup, ülkenin 2000 yılında 63,584 ton olan tabii boratlar ithalatının 56,500 tonu (değer=9.845.000 $) Türkiye’den karşılanmıştır. ABD’nin 1994 yılından bu yana 2 katından fazla artan ve 2000 yılı itibariyle 39,232 tona ulaşan borik asit/ bor oksit ithalatında da Türkiye (14,336 ton=5.996.500 $ ihracatı ile) Şili’nin ardından ikinci büyük tedarikçi konumundadır ve pazar payı %36 dolayındadır.

Diğer taraftan, ülkenin borat/perborat ithalatı da 1995 yılındaki 19,238 ton seviyesinden 2000 yılında 34,153 tona çıkarak iki katına yakın artmıştır. Türkiye bu büyüyen pazarda payını %29’dan %5’e düşürmüştür (5564 ton=1.583.800 $’dan 1785 ton=865,000 $’a).

B) TÜRKİYE’NİN İHRACAT YAPMADIĞI PAZARLAR[19]

1-   Brezilya

Brezilya bor pazarı Güney Amerika’nın en büyük bor pazarıdır. Ülkede bor minerali üretimi bulunmadığından tüm talep ithalatla karşılanmaktadır. En çok tabii boratlar ve borik asit ithal edilmektedir. Arjantin, Şili, Peru, Bolivya ve ABD’nin en büyük tedarikçiler olduğu pazara Türkiye’nin ihracatı bulunmamaktadır.

2-   Güney Kore

Çok büyük bir pazar olmayan Güney Kore’de borik asit ve borat/perborat pazarında ABD, tabii boratlar pazarında ise Belçika, İspanya ve ABD hakim durumdadır. 2001 yılı itibariye ülke 14.395 ton tabii boratlar, 18.653 borik asit/bor oksit, 27.209 ton borat/perborat ithalatı yapmaktadır. Güney Kore pazarının dikkat çekici özelliği tabii boratlar ve borik asit/bor oksit ithalatının 1996 yılından bu yana iki kat artmış olmasıdır.

V.DÜNYA BOR/BOR ÜRÜNLERİ TÜKETİMİ[20]

Dünya bor üretim ve tüketimi 1970 yılından bu yana iki katından fazla artmıştır. 2001 yılı itibariyle bor tüketimi B2O3 bazında 1,5 milyon tondur. Batı ve Doğu Avrupa %46 toplam payları ile tüketimde ilk sırada yer almaktadır. Kuzey Amerika, Asya ve Latin Amerika  onu izlemekte ve sırasıyla %25, %11 ve %10 paya sahip bulunmaktadır

Dünya toplam bor tüketiminin 20%’si yalıtım camı elyafı, %15’i tekstil cam elyafı, %8’i borsilikat cam üretiminde olmak üzere toplam %43’ü cam sanayinde kullanılmaktadır. Deterjan sanayi tüketimi toplamının %16’sı kadardır. Mine/sırlama tarım ve diğer kullanım alanları sırasıyla toplamın %13, %5 ve %23’ü dolayındadır.

Türkiye’de ise bor tüketimi çok düşük seviyede olup, dünya tüketiminin %1-2’si civarındadır. 2000 yılı itibariyle Türkiye’de bor’un %27’si demir-çelik, %12’si cam ve cam elyafı, %38’i seramik ve firit, %12’si deterjan, %5’i kimya ve %6’sı diğer sektörlerde tüketilmiştir.

Bor madeninin kullanıldığı sanayiler bölgeden bölgeye farklılık göstermektedir. Batı Avrupa ülkeleri bor’u en çok deterjan sanayinde kullanırken ABD en çok fiber cam üretiminde ve Bağımsız Devletler Topluluğu ülkeleri cam sanayinde kullanılmaktadır.

Son on yılda Batı Avrupa’nın bor tüketiminde deterjan sanayinin payı %35’ten %27’ye düşerken tekstil fiber camı sektör payı %1’den %11’e, tarımın payı %2’den %5’e, borsilikat camın payı %8’den %10′ a çıkmıştır.

ABD’nin bor tüketiminde son yirmi yılda fiber cam sektörünün payı %36,4’ten %65,1’e çıkarken, yanmayı geciktiricilerin payı %13,4’ten %3,6’e, bor silikat camın payı %11,7’den %6,8’e düşmüştür. Bor’un sabun/deterjan, mine, tarım sektörleri ile nükleer çalışmalarda kullanım oranı aşağı yukarı aynı kalmıştır.

Batı Avrupa, sulardaki bor derişimini azaltmayı, bu amaçla deterjanlarda borat kullanımından uzaklaşmayı amaçlamaktadır. Bu, Batı Avrupa’da talebin düşeceği anlamına gelir. Ancak, bunu telafi edebilecek bir gelişme ABD’nde gözlemlenmektedir. ABD’nin enerji tasarrufu amacıyla çamaşır makinelerinde daha düşük yıkama sıcaklıklarına yönelmesi deterjan sektöründe daha fazla bor kullanılması ihtimalini güçlendirmektedir.

Bor ve bor ürünlerinin dünya piyasalarındaki talebi fiyatın yanı sıra girdi olarak kullanıldığı endüstrilerdeki teknolojik gelişmelere, üretici ve kullanıcı tercihleri ile ikame imkanına bağlı olmaktadır. Özellikle fiber cam, deterjan gibi sanayilerde fiyata bağlı olarak üreticilerin ikame mallara yönelmeleri sebebiyle talep değişmeleri yaşanmaktadır. Konsantre bor ve rafine bor ürünleri kullanım alanlarının yaklaşık %80’inde birbirini ikame edebilmektedir.[21]

Diğer taraftan, bor ürünlerinin tüketiminin yaklaşık %70’ini endüstriyel bazda üretim yapan, önemli pazarlık gücüne sahip, sektörlerinde lider veya sektörlerine yön veren, teknoloji üretimi yapan organizasyonlar olduğu göz önünde bulundurulmalıdır.[22] Bu da bor/bor ürünlerinde pazar payını artırabilmek ve koruyabilmek için kalitenin önemini artırmaktadır. Tüketici beklentilerini karşılayacak, uluslar arası standartlara uygun mal üretmek, ürün çeşidini artırmak, katma değeri yüksek rafine ürünler üretmek dünya pazarında tutunmanın temel şartı haline gelmiştir.

VI. BOR MADENİNİN STRATEJİK ÖNEMİ

Bor ve borlu yakıtlar, 1950’li yılların başında ABD Savunma Programında geleceğin yakıtı olarak adlandırılmış ve nükleer silahlanma dışında 2. önemli stratejik malzeme olarak nitelendirilmiştir.[23] 1958-1961 yılları arasında ABD ve NATO tarafından bor, stratejik bir maden olarak ilan edilmiş, pazarlaması kontrol altına alınmış ve COCOM olarak nitelendirilen tedbirler kapsamında Varşova Paktı ülkelerine ihracı yasaklanmıştır.[24] 1963 yılında bor NATO’nun stratejik maddeleri listesinden çıkarıldıysa da, ABD’nin bor alanındaki bazı stratejik çalışmaları gizlilik içinde yürüttüğü bilinmektedir.

Bor madeninin önemi, ülkeleri bu konuda çıkarlarını düşünmeye ve planlı davranmaya sevk etmektedir. Bor hakkında sürdürülen araştırmaların, bor bileşiklerinin yüksek teknolojili ürünlerdeki yeni kullanım alanlarını keşfetmesi, bu madeni gelecekte, petrol gibi üzerinde uluslararası mücadelelerinin yaşandığı bir ürün konumuna getirebilecektir.

Bor madeninin kullanım miktarındaki asıl önemli artış, bor’un yakıt taşıyıcısı olarak kullanılmasıyla sağlanabilecektir. Birçok pil, akümülatör vs. enerji üretim aygıtında yakıt olarak kullanılan hidrojenin elde edilme, nakil ve depolama yöntemleri bu aygıtların verimliliğinin artırılması karşısındaki en önemli sorunlardır. Çünkü hidrojen çok düşük sıcaklıklarda sıvılaşmakta, (-252 santigrad derece), gaz halindeyken çok yer kaplamakta, patlayıcı bir gaz olması sebebiyle taşıma ve depolama işlemleri sırasında tehlike arz etmektedir. Bu sebeple, bor bileşiklerinin hidrojen taşıma kapasiteleri, bu bileşiklerin yakıt taşıyıcısı olarak yeni bir öneme kavuşabileceğine işaret etmektedir. ABD’ndeki Millenium Cell firmasınca prototip bir araba üzerinde denenen yöntemde, hidrojen ve su bazlı sodyum bor hidrid (NaBH4) bileşeni halinde depolanmaktadır. Yanıcı olmayan bu çözelti, bir katalizörle temasa geçtiğinde hidrojen vermektedir (aksi halde hidrojen üretilmemektedir). Hidrojen üretiminden sonra borohidrid yakıt bir bor çözeltisine dönüşmekte, bu çözelti bir tankta saklanıp tekrar borohidrid yakıta dönüştürülebilmektedir. Diğer bir deyişle bor, bu ve benzeri uygulamalarda yakıt değil, yakıt taşıyıcısı olarak görev yapmakta ve tekrar tekrar kullanılabilmektedir. Sodyum bor hidritli otomobiller, normal otomobillerin yaptığı kilometrenin iki katına kadar çıkabilmektedir. Akaryakıtla çalışana göre daha güvenli olmakta, çevre kirliliği yaratmamaktadır.

Bu teknolojilerin bor element ve bileşiklerine getireceği talep artışını şimdiden kestirmek güç olup, talep, teknolojilerin göstereceği başarıya, kullanımında ulaşılacak yaygınlığa bağlı bulunmaktadır.

Borun çıkarılması ve işletilmesinde dünya oligopolünü oluşturan az sayıdaki çok uluslu şirketler ( Rio Tinto Borax-US Borax (ABD, yıllık üretimi 560 bin ton)), Borax Argentina (Arjantin, yıllık üretimi 27 bin ton), JSC Bor (Rusya, yıllık üretimi 73 bin ton), NACC (ABD, yıllık üretimi 60 bin ton), Quiborax (Şili, yıllık üretimi 60 bin ton), Sucersal Argentine (Arjantin, yıllık üretimi 30 bin ton), SQM salar (Şili, yıllık üretimi 16 bin ton), İnca bor (Peru, yıllık üretimi 13 bin ton), Diğerleri (57 ton))dir. Çin yıllık 140 bin ton üretimini devlet organizasyonları eliyle yapmakta,  Türkiye ise ABD’nden sonra dünyanın ikinci büyük bor üreticisi olarak yıllık 475.000 ton üretimi yine devlet eliyle gerçekleştirmektedir.[25]

Avrupa ve Amerikalı büyük üreticilerin Türkiye’deki bor yataklarına daha Osmanlı İmparatorluğunun son dönemlerinde başlayan ilgileri bor madenleri 1978 yılında kamulaştırıldıktan sonra da azalmadan sürmüştür. Bor madenlerinin özelleştirilmesi 1999’da IMF ile yapılan stand by anlaşmasının taahhütleri arasında da yer almıştır.

Bor madenleri 1978 yılında devletleştirilmeden önce Türkiye’de de bor madenciliği ile uğraşan Avrupa’lı ve Amerika’lı firmaların, çıkardıkları borun ham halde ihracını tercih ettiği, bu firmaların boru Türkiye’de işleyecek entegre tesisler vs kurmadıkları, Türkiye’ye bor konusunda her hangi bir teknoloji transferinde  bulunmadıkları, bor rezervlerinin miktarını küçük, madenin değerini  düşük göstermeye çalıştıkları tespit edilmiştir. Bunun da büyük ölçüde borun stratejik öneminden  ve dünya çapındaki bor üreticisi firmaların Türkiye’deki bor yataklarına olan ilgilerinden kaynaklandığı açıktır.

Bu konuda İngiltere kaynaklı olup, daha sonra Rio Tinto Zinc’in bir alt kuruluşu haline gelen Borax Consolidated Ltd.’nin Türkiye bor sahaları üzerindeki faaliyetleri dikkat çekicidir. TMMOB bor raporuna göre[26] daha önce Desmond Abel Smith’in elinde bulunan Sultançayırı ve yeni bor sahaları 27 Ekim 1950 tarihinde 3/12002 sayılı kararname ile Borax Consolidated Ltd’e devredilmiştir. Şirket o dönemde dünya tekeli niteliğindedir. Şirket daha sonra, Türkiye’deki bazı yasalardan daha fazla yararlanmak için 25 Kasım 1955 tarihinde isim değiştirmiş, adının başına Türk kelimesi koyarak, sermayesinin %94’ü merkezi İngiltere’de bulunan Borax Consolidated Ltd. şirketine, %2’si Türk ortaklara, %4’ü de İngiliz ortaklara ait olmak üzere, “Türk Boraks Madencilik A.Ş.” adını almış, 6 Ocak 1956 tarihinde Sultançayır Bor maden imtiyazını bu şirket üzerine tescil ettirmiştir. Bu tarihten sonra da şirket, Türkiye’de ciddi bir arama faaliyetinde bulunmamış, bulduğu bazı rezervlerin de miktarlarını düşük göstermiştir. Şirket, Kırka’nın Sarıcakaya bölgesinde yaptığı sondajlar sonucu tespit ettiği rezervi 10 milyon ton olarak beyan etmiş, 45 yıllık imtiyaz talep etmiştir. Şüpheler üzerine aynı bölgede MTA’nın yaptığı araştırmalarda rezervin 400 milyon ton olduğu, sonraki çalışmalar sonucunda ise Kırka bor sahasının 1 milyar ton rezervli, dünyanın en büyük ve en zengin yatakları olduğu ortaya çıkmıştır.

1958–1961 yılları arasında NATO’nun bor’u stratejik hammadde ilan etmesinin ardından Türkiye’de bor sahalarının millileştirilmesi tartışmaları gündeme gelmiş, Borax Consolidated Ltd. hazırladığı raporda aşağıdaki görüşlere vurgu yapmıştır. Şirkete göre 1963 yılı itibariyle;

–          Türkiye’de bor mineralleri tükenmiştir.

–          Türkiye’nin en çok 20 bin ton satış şansı vardır.

–          Türkiye’de ancak 3 firma 60 bin ton üretim yapabilir.

–          Türkiye Avrupa piyasasına yalnız borik asit üretimi için bor cevheri verebilir.

Avrupa piyasasının borik asit üretimi 45 bin ton cevhere karşılık gelen 30 bin ton bor cevheri ile sabittir.

–          Türkiye ancak zararına bor endüstrisi kurabilir, 3 bin tonluk rafineri ancak sübvansiyonla yaşar.

–          Türkiye’nin bor rezervlerine Borax Consolidated Ltd. ortak edilirse bor endüstrisi kurulacaktır.

–          Avrupa endüstrisinde Türk cevheri kullananlar, fiyat rekabeti ile Amerikan cevherine dönerlerse, Türkiye bu sahayı kaybeder.

–          Türkiye Amerikan rekabetini üstüne çekmemelidir.

–          Amerikan bor cevherleri sodyumludur, Türk bor cevherleri kalsiyumludur, bu da Türkiye’nin rekabet imkânını ortadan kaldırır.

Şirketin kehanetlerinin (!) hepsinin yanlış çıkmış olması ilgi çekicidir.

Etibank bor piyasasına 1960–68 yılları arasında girmiş ve bu dönemde yabancı firmalarla kıyasıya bir fiyat belirleme savaşı yaşanmıştır. Ticaret ve Enerji Bakanlığı 1974 yılında, bu rekabet sonucunda tonu 30 $’a kadar düşen bor cevherinin fiyatını taban fiyat uygulayarak 70 $/ton’a yükseltmiştir. Ton fiyatı daha sonra 90 $’a kadar yükselmiş, ancak, bu fiyatla bile bor, o dönemde dünya piyasalarında 120 $/ton olan değerinin çok altında kalmıştır. Bu sebeple bor madeninin 1978 yılında devletleştirilmesindeki en önemli amaçlardan biri madenin dünya piyasasındaki gerçek değerinden satılarak yurt dışına kaynak transferi yapılmasının önüne geçmek olmuştur.[27]

Devletleştirmenin faydaları kısa sürede görülmeye başlamış, Türkiye’nin Dünya Bor üretiminde (B2O3 bazında) 1970 yılında % 16 olan payı; 1980 yılında % 26, 2001 yılında %33,4’e yükselmiştir. 1978 yılında 83,4 milyon $ olan Bor gelirleri 2000 yılında 208 milyon $’a ulaşmış, Dünyanın en kaliteli kolemanitleri olan Emet, Bigadiç Kestelek kolemanitleri 1978 yılı öncesi 40-60 $/Ton fiyatla satılırken 290-295 $/Ton fiyatla satılabilir hale gelmiştir.[28] Bugün, Eti Holding’in ürün portföyündeki ham bor ürünleri için ortalama brüt kar marjı %50 civarında olup, bazı bor ürünlerinde brüt kar marjı %500’ü aşmaktadır.[29]

TMMOB bor raporunda belirtildiği üzere, devletleştirme sonrası bulunan rezerv, daha öncesinde özel sektörce ilan edilen rakamın 115 katı kadar artmıştır. 1978 yılına kadar Türkiye’nin bor  cevheri pazarlamasında kaba yıkama dışında hiçbir işlem yapılmamış, satılan bor cevherleri Avrupa ve ABD’nde işlenerek rafine ürünler çok daha pahalıya Türkiye’ye ithal edilmiştir.  Eti Holding, rafine ürün üretimi çalışmalarına 1978’den sonra başlamış olmasına ve rakibi US Borax’ın 140 yıldan fazla bir süredir pazarda teknik üstünlüğe ve geniş dağıtım ağlarına sahip olmasına rağmen, Avrupa pazarının %51’ini, dünya pazarının %36’sını almayı başarmıştır. Bugün, konularında oldukça deneyimli elemanlar yetişmiş, özgün teknoloji geliştirme konumuna gelinmiştir. Edinilen bilgi birikimi doğrultusunda yatırımlar gerçekleştirilmekte, Eti Holding hedeflenen üretim ve satış miktarlarına ulaşmaktadır.

Devletleştirmeden sonra da yabancı şirketlerin Türkiye bor madenciliğine ilgisi sürmüştür. 1986 yılında dönemin Türkiye Cumhuriyeti hükümeti tarafından, “global ekonomiye, yeni dünya düzenine entegrasyonu sağlamak üzere kamu kuruluşlarının nasıl özelleştirilmesi gerektiğinin araştırılması J.P. Morgan Bank’a ihale edilmiş, Morgan Bank’ın hazırladığı “Özelleştirme Ana Planı”nda:”Etibank’ın bir holding şirket olacak şekilde reorganize edilmesi ve karlı müesseselerdeki (bor, krom) öz kaynakların satılması” önerilmiştir.

2001 yılı Ocak ayında Türkiye’ye ani bir ziyarette bulunan ABD Hazine Bakan Yardımcısı John Taylor dünya bor piyasasına hakim olan Dodge&Cox ve Rio Tinto Holding’in eski yönetim kurulu üyesidir ve ilk ziyaretini dönemin özelleştirmeden sorumlu Devlet Bakanına yapmıştır. Rio Tinto’nun 1978 yılından (bor madenleri devletleştirilmeden) önce Türk Borax adlı firma aracılığıyla Türkiye’deki bor madenlerinin  %80’ini işlettiği, şu anda Türkiye’de faaliyet gösteren yabancı bankaların bazılarında hisselerinin bulunduğu göz önünde bulundurulmalıdır.[30]

Bor’dan devlet tekelinin kaldırılması ve Eti Bor A.Ş.’nin özelleştirilmesi tartışmalarının gündeme geldiği 2001 yılı başlarında Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in bor madenlerinin bulunduğu Kütahya ve Eskişehir’e yaptığı ziyaretler sırasında yaptığı açıklamalar önemlidir: “Hükümet bor madenlerinin özelleştirme kapsamından çıkarılması yönünde ilke kararı almıştır(…)Bor madenleri 1978’de Ecevit Hükümeti  zamanında devletleştirilmiştir. Şimdi de yine Ecevit Hükümetinin bor madenlerinin özelleştirilemeyeceği konusundaki iradesi kesin olarak ortaya çıkmıştır (…) Madenlerin tekelde ve devlette bulunmasının stratejik önemi vardır (…) Çinkur özelleştirildikten sonra kapandı. Oradan çıkarılan işçilere hala yer bulmaya çalışıyoruz. (…) Özelleştirme amaç değil araç olması gerekir, IMF ne derse desin, özelleştirme bir araçtır. (…) Bor madenlerinin özelleştirilmesi üzerinde bu denli durulmasının nedeni üretime başlanılan rafine ürünlerle bu yıl İspanya ve İtalya’daki bazı tesislerin kapanacak olmasıdır. Bu yüzden özelleştirmenin yapılması için bazı çevreler tarafından baskı yapılmaktadır.”[31]

Dünya bor üretimi %100 B2O3 bazında 1,5 milyon ton civarındadır. Bu üretimin %42’si ABD sermayeli US Borax (ya da   diğer adıyla Rio Tinto), %33,4’ü Eti Holding A.Ş. tarafından gerçekleştirilmektedir. Değer olarak ise dünyada yaklaşık yıllık 1,2 milyar ABD doları kadar B2O3 pazarı bulunmaktadır.  Eti Holding bu pazarın parasal olarak %20-23’üne, US Borax ise %65-70’ine sahiptir. Bor gibi 21. Yüzyılın petrolü olarak adlandırılan bir madenin en büyük rezerv kaynağı olan Türkiye’nin, bor ihracatından yılda yalnızca 102 milyon dolar, bor ürünleri ihracatından ise 106 milyon dolar kazanıyor olması, önemli bir kapasitenin israf edildiğine işaret etmektedir.

Türkiye bor madenini tam rafine işlenmiş olarak değil, ham veya yarı rafine halde satmasından dolayı çok önemli döviz kazandırıcı fırsatları kaçırmaktadır. Çınkı (2001) bunun çeşitli örnekleri verilmektedir. “Örneğin, ortalama FOB Bandırma 200 dolar/ton dan sattığımız %42 B2O3 tenörlü kolemanit cevherini (Türkiye bu cevherde dünyanın tek üreticisi ve ihracatçısı konumundadır) alan bir ihracatçı firma söz konusu ürünü öğüttükten sonra 600-650$/ton fiyatla nihai kullanıcıya satmaktadır.

DPT-VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planı Kimya Sanayi Hammaddeleri Raporunda, Türkiye’den ithal edilen kolemanit ve uleksit madenlerinin ABD’deki en önemli alıcısı Owens Corning Fiberglass Co.’nun bir yan şirketi olan American Borat Co’nin Death Valley National Monument’de bulunan Billie yeraltı işletmesinin, Türkiye’den ithal edilen uleksitin ucuza gelmesi nedeniyle 1986 yılı sonlarına doğru üretimi durdurduğunu belirtmektedir.

Türkiye, dünyanın en zengin bor yataklarına sahip olduğu halde, yurt dışına ihraç ettiği tinkal ve borakstan üretilen sodyum per boratın ithalatçısı konumundadır. Slovenya, Türkiye’den satın aldığı boraksa karşılık Türkiye’ye sodyum per borat satmakta, Slovenya’dan yapılan per borat ithalatı bu ülkeye yaptığımız boraks satışının hemen hemen %25’ine ulaşmaktadır.[32]

TMMOB bor raporunda[33] Türkiye’den Avrupa piyasasına yapılan bor satışlarının ham bor ağırlıklı olmasının Citicorp Venture gibi bazı firmaların Eti Holding A.Ş.’nden ham bor satın alıp, işledikten sonra Eti Holding’in karşısına dünya pazarlarında rakip olarak çıkmasına yol açtığını bildirilmektedir.

Dünya piyasası yıllık 80–90 milyar dolar civarında olan bor uç ürünlerinde Türkiye’nin pazar payı %1’i bile bulamamaktadır.[34] Oysa Türkiye’de hâlihazırda bor’un sanayideki çeşitli kullanım alanlarına ilişkin teknolojik bilgi birikimi oluşmaktadır.

Türkiye en büyük rezerv sahibi olarak bor dünya piyasasını ve fiyatlarını belirleyebilecek konumda olma imkânına sahiptir. Ancak, dünyadaki örnekler maden zengini gelişmekte olan ülkelerin bu madenlerden yeterince yararlanamadığını, ham madene sahip olan ülkelerden ziyade, bu madenle ilgili teknolojiye sahip olan gelişmiş ülkelerin piyasaları kontrol ettiğini göstermektedir. Türkiye de, 1978 yılında yapılan devletleştirmeden sonra bu konuda önemli yol katetmiş olsa da, kalkınmakta olan ülke statüsünün getirdiği sorunlar ve teknolojik eksiklikleri sebebiyle bor dünya piyasasında rezervleri ile orantılı bir hâkimiyete sahip olamamaktadır. Gelişmiş ülkeler sanayilerinin pek çok alanında alternatifi olmayan, ikamesi zor bir hammaddede büyük oranda Türkiye’ye bağımlıyken, Türkiye bu avantajını iyi değerlendirememekte, bordan kazandığı ihracat geliri düşük oranlarda kalmaktadır.

Bor ürünlerine ait teknolojiler genellikle teknolojiyi üreten ülkelerce gizlenmekte, bu konudaki bilgilere kolaylıkla ulaşılamamaktadır. Bu sebeple diğer ülkelerden önemli teknoloji transferleri yapılamamıştır. Eti Holding A.Ş.’nin teknik elemanlarının özverili çalışmaları ve üniversitelerle yaptığı işbirliği sonucu üretim sorunlarına çözüm getirilebilmiş, özgün teknolojiler dahi geliştirerek önemli bilgi birikimi ve tecrübe kazanılmıştır.[35] Diğer taraftan, Eti Holding A.Ş.’nin dünya pazarlarındaki en büyük rakibi US Borax ise 80’den fazla ülkede örgütlenmiş, 1800’lü yılların sonlarından beri üretim teknolojisini sürekli geliştiren, bor’un kullanım alanlarının genişletilmesi yönünde çalışmalar yapan, üretim, depolama, dağıtım ve pazarlama faaliyetleri ile dev bir kuruluştur. US Borax’ın sahibi Rio Tinto, dünya maden üretiminde %12,5’luk payı ile birinci sıradadır.[36]

Rio Tinto’nun İngiltere’de yerleşik Chesington-Survey’de Borax Consolidated Ltd, ABD’nde California-Anaheim’de US Borax Research olmak üzere iki araştırma merkezi faaliyet göstermektedir ve firma bu faaliyetler için yılda 70 milyon $ para harcamaktadır. US Borax’ın büyük kapasiteleri, firmaya arama, araştırma, maden işletme, cevher hazırlama, zenginleştirme ve pazarlama faaliyetlerinde ölçek ekonomilerinden yararlanarak piyasaya kaliteli ve ucuz ürün sunabilme imkanı sağlamaktadır.[37]

Bu kadar büyük bir monopolün karşısına küçük küçük bor şirketleri ile çıkmak, Türkiye’nin piyasada güce sahip olasını imkânsız kılar. Nitekim 1978 yılında bor madenleri devletleştirilmeden önceki durum da budur. Devletleştirmeden sonra tek elden yapılan yatırımlar, Ar-Ge çalışmaları ve pazarlama faaliyetleri sonucu (her ne kadar Türkiye’ye hala getirebileceğinden daha az gelir getiriyor olsa da) Eti Holding A.Ş., US Borax’ın ardından dünyanın ikinci önemli bor üreticisi haline gelmiştir.

VII. YASAL ÇERÇEVE

Endüstriyel anlamda ilk boraks madenciliği 1852’de Şili’de başlamıştır. “Nevada, California, Caliko Mountain ve Kramer yöresindeki yatakların bulunarak işletilmeye alınmasıyla ABD Dünya bor gereksinimini karşılayan birinci ülke haline gelmiştir. Türkiye’ de ilk işletmenin, 1861 yılında çıkartılan “Maadin Nizamnamesi” uyarınca 1865 yılında bir Fransız şirketine İşletme imtiyazı verilmesiyle, başladığı bilinmektedir.”[38]

Bu tarihten itibaren, özellikle Cumhuriyet öncesi dönemlerde verilen taviz ve ayrıcalıklarla bor madenleri büyük ölçüde yabancı şirketlerin eline kalmıştır.

1960’lı yıllardan itibaren ise sektörde bazı dağınık ve küçük ölçekli Türk firmaları da boy göstermiş, ancak, küçük ölçekli firmaların dünya çapındaki oligopol piyasasının büyük aktörleriyle başa çıkamadığı, birbirleriyle rekabete girerek bor’un dış satım fiyatını düşürdükleri gözlemlendiğinden, bu önemli üründen ülkemizin en fazla faydayı sağlayabilmesi için üretim, işletme ve pazarlamanın tek elden yürütülmesi ihtiyacı doğmuş, 1978 yılında çıkarılan 2172 sayılı yasa ile bor’la ilgili tüm faaliyetler tamamen devlet adına üretilmek, işletilmek ve pazarlanmak üzere Etibank A.Ş.’nin tasarrufuna verilmiş, “Devlete ait bor ruhsat sahalarının hiçbir hakkı, gerçek ve tüzel kişilere devretme yetkisi verilmez kaydı” getirilmiştir. [39]

“2172 Sayılı yasa ile beklentilerin aksine, bor madenlerinin devletçe işletilerek pazarlanmasının ülke yararına olumlu sonuçlar verdiği, ….. kabul edilmiş, hazırlanan 2840 Sayılı Yasa, 4 Nisan 1983 tarihinde Danışma Meclisi’nde kabul edilerek, 12 Nisan 1983 tarihinde Milli Güvenlik Konseyi’nin onayı ile yürürlüğe girmiştir. Böylece halen yürürlükte olan bu yasa ile bor sahalarının kamu tarafından işletilmesi ve tek elden yönetilmesi bir kez daha yasal güvence altına alınmıştır. Bu yasanın yürürlüğe girmesinden 6 ay sonra 2172 Sayılı yasa yürürlülükten kaldırılmıştır. 15 Haziran 1985 tarihinde kabul edilerek yayınlanan 3213 Sayılı Maden Kanununun 49. maddesinde ise “2840 Sayılı Maden Kanunu Hükümleri saklıdır. Ancak, bu Kanunun yürürlük tarihinden sonra bulunacak bor, trona ve asfaltit madenlerinin aranması ve işletilmesi bu yasa hükümlerine tabidir. Bunların ihracatına ait usul ve esaslar Bakanlar Kurulunca tespit edilir” hükmü getirilmiştir”[40].

“16 Şubat 1994 tarihinde yürürlüğe giren 3971 Sayılı Yasa ile 2840 Sayılı Yasa’nın ikinci maddesi değiştirilerek, “Bor tuzları ile uranyum ve toryum madenlerinin aranması ve işletilmesi Devlet eliyle yapılır.” hükmü getirilmiş, trona ve asfaltit madenlerinin özel sektör tarafından aranması ve işletilmesine olanak sağlanmış, fakat bor tuzları yine devlet tekelinde bırakılmıştır.”[41]

Etibank ‘ın özelleştirmesi planı gereğince, önce 1993 yılında Etibank bünyesindeki bankacılık bölümü Etibank Bankacılık Anonim Ortaklığı adıyla bağımsız bir bölüm halinde Özelleştirme İdaresinde devredilmiştir. Aynı yıl, Karadeniz Bakır İşletmeleri A.Ş., Çinkur A.Ş. de özelleştirilmek üzere Özelleştirme İdaresinde devredilmiştir. Kalan Etibank Madencilik Genel Müdürlüğü ise 4 Şubat 1998 tarih ve 23248 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 26 Ocak 1998 tarihli Bakanlar kurulunun 98/10552 sayılı kararı ile Eti Holding A.Ş. unvanı ile yeniden yapılandırılmıştır. Yapılan yapısal değişiklikler sonucu;   Eti Holding A.Ş., 7 bağlı ortaklık (Eti Bor A.Ş., Eti Dış  Ticaret ve Pazarlama A.Ş., Eti Alüminyum A.Ş., Eti Gümüş A.Ş., Eti Bakır A.Ş., Eti Krom A.Ş., Eti Elektrometalurji A.Ş.), 12 işletme ve Maden Müdürlüğü ile 3 iştirakten oluşmuştur. 5 adet Bor İşletmesi ise Bandırma’daki Eti Bor A.Ş.’ye bağlanmıştır.[42]

“(Özelleştirme işlemine) gelen tepkiler üzerine, Bakanlar Kurulu Kararıyla Etibank Genel Müdürlüğünün “Eti Holding A.Ş.” olarak bu şekilde yeniden yapılanmasının 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında kanun Hükmünde Kararnamesinin 3. Maddesine aykırılık oluşturup oluşturmadığı hususu ile, bor cevheri aramak, işletmek, zenginleştirmek, ve bor bileşikleri üretmek üzere adı geçen teşebbüse bağlı olarak kurulan Eti Bor A.Ş.’nin sermayesinde bulunan özel şahıs hisseleri nedeni ile bor tuzu sahalarının bu şirketçe işletilmesinin 2840 sayılı Kanuna uygun olup olmadığı hususlarında Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığının talebi üzerine Başbakanlıkça Danıştay’dan istişari görüş isteminde bulunulmuştur.

İstişari görüş istemiyle ilgili olarak, Danıştay Birinci Dairesi’nin 1999/66 Esas, 1999/93 no’lu kararında konu detaylı olarak irdelenerek “(…)2840 Sayılı Kanunun 2. Maddesinde Bor tuzları, Uranyum ve Toryum madenlerinin Devletçe işletileceği hükmü yer aldığına göre bu madenlerin sermayesinde özel kişilerin de pay sahibi olduğu bir Anonim Şirket eliyle işletilmesinden söz edilemez (…) Etibank Genel Müdürlüğünün Eti Holding A.Ş. şeklinde yapılanmasının 233 sayılı KHK’nin 3. Maddesine uygun bulunmadığına; Eti Holding A.Ş.’nin sermayesinde bulunan özel şahıs hisseleri nedeni ile bor tuzu sahalarının bu şirketçe işletilmesinin 2840 sayılı yasaya aykırılık teşkil edeceği(ne) oy birliği ile karar verildi” şeklindeki görüşüne rağmen, kararın düzeltilmesi yoluna gidilmemiştir.”[43]

Eti Holding’in özelleştirilmesi çalışmalarına, önce Eti Bakır A.Ş’nin, daha sonra ise Eti Gümüş A.Ş., Eti Krom A.Ş. ve Eti Elektrometalurji A.Ş.’nin Özelleşme İdaresine devri ile devam edilmiştir. Daha sonra sıra Eti Alüminyum A.Ş. ile Eti Bor A.Ş.’ne gelmiş, kamuoyunun ve meslek kuruluşlarının büyük tepki göstermesine ve VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planı (2001-2005) Madencilik Özel İhtisas Komisyonu Raporu- Bor Madenleri Alt Komisyonu Raporunda “Borların özelleştirilmesi, kamu yararı açısından sakıncalı olarak görülmektedir. Çünkü borların kullanım alanları çok yaygın, katma değeri ve marjı çok yüksek ve Türkiye yüksek kaliteli rezervlere sahip olması nedeniyle tekel durumundadır.”  denmesine rağmen, çıkartılan 20 Aralık 2000 tarih ve 2000/92 sayılı Özelleştirme Yüksek Kurulu (ÖYK) Kararı’nda bazı diğer işletmeci KİT’lerle birlikte Eti Holding A.Ş.’nin özelleştirme kapsamına alınması ve hazırlık işlemlerinin 6 ay içinde tamamlanması kararı alınmıştır. Ancak, 6 aylık hazırlık süresince kamuoyundan gelen şiddetli tepkiler üzerine bu karar geri alınmış, kurum özelleştirme kapsamından çıkarılmıştır. Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 16.07.2001 tarihli kararıyla Eti Holding A.Ş. eski statüsüne iade edilmiştir.[44]

Diğer taraftan, Etibank’ın ham bor’u iç piyasaya, dış piyasaya sattığından daha pahalıya sattığına, bunun yurt içinde bor kullanan sanayilerin, bor uç ürünleri üreten tesislerin kurulmasına ve rekabet gücü kazanmasına engel oluşturmakta olduğuna ilişkin tartışmaların gündeme gelmesiyle konu hakkında Danıştay’ın görüşüne başvurulmuştur.

Danıştay’ın 2840 sayılı Kanunda yer alan “Bor madenleri ile ilgili “işletme ifadesi” için”2000/50 Esas,2000/67 Karar no.lu istişari görüşünde: “Bor tuzlarının Türk vatandaşlarına satılması halinde,  Türk vatandaşı yurt içinde istediği tesisi kurabilecek ve bor’un uç ürünlerini elde ederek bunları yurt içinde veya yurt dışında satabilecektir. Bor’un yurt içinde Türk vatandaşlarına satışı yapılmadığı için ham bor’u alan yabancı yurt dışında bu tesisleri kurarak elde ettiği bor uç ürünlerini istediği fiyatla dünyaya ve Türkiye’ye satabilmekte ve dünya bor piyasasını dilediği gibi yönlendirebilmektedir.

Sonuç olarak açıklanan nedenlerle 2840 sayılı Yasanın değişik 2’nci maddesi uyarınca bor tuzlarının aranması ve işletilmesinin Devlet eliyle yapılması zorunluluğunun, bu madenin zenginleştirilmesini, rafine edilmesini ve pazarlamasını da kapsadığı, ancak Eti Holding A.Ş. tarafından ham bor ve işlenebildiği ölçüde rafine bor olarak yurt dışına ihraç edilerek satılan bor tuzlarının, aynı biçimde ham bor ve rafine bor olarak yurt içinde isteyen Türk vatandaşı kişi ve firmalara da satılabileceği, Türk vatandaşı kişi ve firmaların satın aldığı bor’u ülke içinde kuracağı tesislerde işleyip elde edeceği ürünleri yurt içinde veya yurt dışında satabilmesinde hukuki bir engel bulunmadığı sonucuna ulaşılarak dosyanın Danıştay Başkanlığına sunulmasına 01/05/2000 gününde oybirliğiyle karar verildi” denilmektedir.

Danıştay’ın bu kararından 3 yıl sonra, 25.06.2003 tarihinde Anadolu Ajansından alınan bir habere göre, Bor Sanayi Dış Ticaret Limited Şirketi, Eti Holding A.Ş.’nin bor pazarındaki hakim durumunu kötüye kullandığı iddiasıyla 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun uyarınca soruşturma açılarak Kurumun para cezasına çarptırılması talebiyle Rekabet Kuruluna başvurmuş, Rekabet Kurulu Eti Holding’in yasal tekel hakkına sahip bulunduğu, hakim durumun kötüye kullanılmasının söz konusu olmadığı, herhangi bir yasanın uygulanmasından kaynaklanan işlem ve eylemlerin 4054 sayılı Kanun kapsamına girmediği gerekçesiyle talebi reddetmiştir. Bunun üzerine şirket, Rekabet kurulunun kararının iptali talebiyle Danıştay’da dava açmış, Danıştay, Rekabet Kurulunun kararının iptali talebini bire karşı dört oyla reddetmiştir. Kararda “Danıştay 1. Dairesinin anılan kararında belirtildiği üzere, 2840 sayılı Kanun’un amacının bor tuzlarının maden sahasından çıkarılması, zenginleştirilmesi, rafinasyonu, bunlardan her türlü uç ürün elde edilmesi ve pazarlanmasının tek elden yapılmasıyla ülkenin dünya bor pazarında etkinliğinin artarak borun en verimli şekilde değerlendirilmesini sağlamak olduğu dikkate alındığında, davacı şirketin Eti Holding’in tekel hakkının bor cevherlerinin topraktan çıkarılması ve konsantre edilmesiyle sınırlı olduğu, bundan sonraki rafinasyon ile uç ürün elde edilmesi safhalarını kapsamadığı yolundaki iddiaları yerinde görülmemiştir.” denilmektedir.

Danıştay’ın ilk kararında 2840 sayılı Kanun hükümlerine göre, bor madenlerinin aranmasının ve işletilmesinin devlet tekelinde olduğu, ancak yerli sanayicilerin Eti Bor A.Ş.’nin ürettiği bor ürünlerine dayalı her türlü yatırıma girmesinin serbest olduğu yorumu yapılırken, ikinci kararda Eti Holding’in tekel hakkının bor cevherlerinin topraktan çıkarılması ve konsantre edilmesinin yanında uç ürün elde edilmesi safhalarını da kapsadığını belirtmesi kafaları karıştırmıştır. Halihazırda Eti Bor A.Ş.’nin ürettiği konsantre ve rafine bor ürünlerini çeşitli ürünlerin üretiminde kullanan sanayiler mevcuttur. 2002 yılı itibariyle Eti Holding bu sanayilere 16,5 milyon ABD doları değerinde bor satmıştır. Yeni kararla bu sanayilerin durumunun ne olacağı sorusu gündeme gelmektedir.

VIII. GELİŞMELER VE PLANLAR

Bin yıllar boyunca çeşitli uygarlıkların beşiği olmuş Anadolu, maden açısından zengin bir coğrafyadır. “Türkiye, başta bor mineralleri olmak üzere toryum, perlit, ponza, mermer, trona, volkanik tuzlar, volkanik killer, manyezit, feldspat, altın ve kromit’te dünya ölçeğinde önemli olan ve dış pazarlarda ciddi pay sahibi olabileceğimiz rezervlere sahiptir”[45] .

Ülkemizin maden kaynakları açısından zengin olmasına rağmen, maden kaynaklarımız yeterince araştırılmamış, yeterli araştırmalar ve yatırımlar yapılmamış olması sebebiyle, madencilik ve taşocakçılığı sektöründe yaratılan katma değerin GSMH içindeki payı ortalama %1’ler oranında kalmıştır. Son beş yıllık dönemde GSMH yılda ortalama %0,2 oranında büyürken madencilik sektörünün yılda ortalama %1,5 oranında küçülmesi sektörün ihmal edilmişliğinin önemli bir göstergesidir.

Ancak, son yıllarda kamuoyunun da konuya ilgi göstermesi sebebiyle, madenlerimize olan ilgi artmış, Türkiye’nin maden zenginliğinden daha fazla yararlanabilmesine yönelik tartışmalar yoğunlaşmıştır.

Türkiye’nin en büyük rezerv ülkesi olduğu, önemli bir sanayi hammaddesi olan bor, özellikle dikkat çekmektedir. Bor madenlerinin çıkarılmasında ve işletilmesinde devlet tekelini elinde bulunduran Eti Holding A.Ş.’nin yatırım ve Ar-Ge faaliyetleri yoğunlaşmış, 18.06.2003 tarih ve 25142 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 4865 sayılı Kanunla “Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü” kurulmuştur.

A)    Eti Holding A.Ş.’nin Hedefleri ve Yatırımları

Eti Holding A.Ş., kurumun, 2840 sayılı Kanun çerçevesinde bor pazarında belirleyici olmasının gerçekleştirilmesi, rafine bor ürünleri kapasitesinin bor pazarındaki öncelikler dikkate alınarak belirli bir program dahilinde süratle 1.2 milyon ton/yıl’a çıkarılmasını, mevcut tesislerin gözden geçirilerek yenileme yatırımlarına başlanmasını, uluslar arası pazarlama ve satış ağının oluşturulmasını, rafine bor ürün rafine bor ve özel bor ürünlerine yatırım yapılmasını hedeflemektedir. Bu çerçevede, Emet Yeni Borik Asit Tesisi, Kırka 3. Bor Türevleri Tesisi, Tek Kademede Penta Üretim Tesisi yatırımları yapılmaktadır.[46]

Yeni Borik Asit Tesisi borik asidin hammaddesi olan kolemanit madenciliğinin yapıldığı Emet/Kütahya’da 100.000 ton/yıl üretim kapasiteli olarak kurulmaktadır. Tesislerin yatırım tutarı yaklaşık 110 milyon ABD dolarıdır. 2003 yılında devreye girmesi planlanan tesislerin 213 kişilik istihdama yol açacağı ve 40 milyon ABD doları döviz getirisi sağlayacağı tahmin edilmektedir.[47]

3. Bor Türevleri Tesisi Boraks Pentahidrat ürününe olan yurt dışı talebin artışına paralel olarak üretim kapasitesinin artırılması amacıyla 160.000 ton/yıl BPH üretim kapasitesine sahip olmak üzere kurulmuştur. Projenin sabit yatırım tutarı 25 milyon ABD doları olup, 194 kişiye istihdam sağlaması ve yıllık 48 milyon ABD doları döviz getirisinin olması beklenmektedir. Ana üretim tesisleri 2001 yılında tamamlanmış ve deneme üretimine başlanmış olup, yardımcı tesislerden bir kısmı tamamlanma, bir kısmı ise hazırlık aşamasında bulunmaktadır.[48]

Tek kademede penta üretimi tesisleri ile tüvenan tinkalden doğrudan boraks pentahidrat üretimi amaçlanmaktadır. Proje ile halen Kırka Bor İşletmesinde iki kademde üretilen boraks pentahidratın üretim verimini artırmak, maliyetini ve çevre sorunlarını azaltmak amaçlanmaktadır. Tesislerin yatırım tutarı 15 milyon ABD doları olup, proje sonucu %13 civarında verimlilik artışı sağlaması hedeflenmektedir. Tesisin 1. Ünitesi tamamlanarak 2000 yılının Ağustos ayında geçici kabulü yapılmış olup, kırma, ara stok ve şalt tesisinin yapımı çalışmaları sürdürülmektedir.[49]

Rafine bor ürünlerinde 1.2 milyon ton/yıl ilave rafine bor ürünleri kapasitesine ulaşmak için 200 milyon $ yatırım gerekmekte olup, özel bor ürünleri üretimine de yapılacak yatırımlarla birlikte Eti Holding A.Ş.’nce yılda 50-60 milyon $’lık yatırım gerçekleştirilmesi hedeflenmektedir.

ABD bor firmaları uluslar arası ticarete borik asitin temel tedarikçisidir. Ancak, bu durum, Türkiye’de yeni borik asit tesislerinin devreye girmesiyle değişebilecektir.

Eti Holding A.Ş.’nce ayrıca, pazarlama ve satış konusunda bütün tüketicilere holdingin tek elden satış yapabilmesini teminen Avrupa’daki pazarlama yapısının değiştirilerek ABD ve Uzakdoğu satış ağının kurulması konusunda örgütlenilmesi de hedeflenmektedir.[50]

B)    Ar-Ge Çalışmaları

Eti Holding A.Ş. Ar-Ge Dairesi bünyesinde ve diğer kuruluşlarla ortaklaşa olarak son 5 yılda tamamlanmış olan projeler şöyledir:[51]

1-      Solubor’un (Disodyum Oktaborat Tetrahidrat) Pilot Ölçekte Üretimi (1998)

2-      Bor Minerallerinin insan sağlığı üzerindeki etkileri

2.1.Yiyecek ve İçeceklerle Alınan Bor’un Sağlığa Etkilerinin Araştırılması (1997)

2.2. Yiyecek ve İçeceklerle Alınan Bor ve Arseniğin Sağlık ve Sağkalıma Etkilerinin Araştırılması (1998)

2.3. Bor Bileşiklerinin İnsan Sağlığına Etkilerinin Epidemiyolojik Yöntemler ve Bazı Biyolojik Markerlerle Araştırılması (2000)

3-      Kırka Tinkal Cevherinin Scrubbina Koşullarının araştırılması (1999)

4-      Emet Bor İşletmesi Espey Ocağı Kolemant Cevher ve Konsantrelerinde Greigite Mineralinin Araştırılması Projesi (2000)

5-      Kestelek Konsatratör Tesisi Ara Ürün Stokları B2O3 İçeriklerinin İyileştirilmesi Çalışmaları (2000)

6-      Fındık, Ayçiçeği, Şeker Pancarı ve Mısır Bitkilerinde Borlu Gübre Kullanımı Üzerine Araştırmalar (2001)

7-      Borik Asit Ana Çözeltisinin İyon Değiştirici Kolonda Temizlenmesi Pilot Çalışması (2001)

8-      Bandırma Bor Bileşikleri Tesisi Atık Su Arıtım ve Geri Kazanma Pilot Çalışması (2001)

9-      Kestelek Kolemanit Cevherlerinin Zenginleştirilmesine Yönelik Laboratuvar  Ölçekli Deneyler (2001)

10-  Kırka ve Yöresindeki İçme ve Kullanma Suları ile Topraktaki Yıllık Bor Yükünün Tayini (2001)

11-  Bor Cevher ve Yankayaçlarında Lityum İçeriğinin Belirlenmesi ve Değerlendirme Olanaklarının Araştırılması (2002)

12-  Emet Bor İşletmesi Hisarcık Eski Atık Barajının Boşaltılması ve Barajdaki Malzemenin Değerlendirilmesi Projesi (2002)

13-  Tinkal’den Borik Asit ve Sodyum Sülfat Üretimi (2002)

14-  Borik Asitten Bor Oksit Üretimi (2002)

15-  Çinko Borat Üretimi (2002)

Halihazırda Eti Holding A.Ş. Ar-Ge Dairesi tarafından sürdürülmekte olan çalışmalar ise şöyledir:[52]

1-      Sinterlenmiş Boksit Üretimi

2-      Nadir ve Soy Metaller Projesi

3-      İkincil Bor Türevleri Üretimi

3.1. Sodyum Bor Hidrür Üretimi

3.2. Bor Karbür Üretimi

3.3. Bor Nitrür Üretimi

4-      Atıklardan Kıymetli Maddelerin Kazanılması ve Atıkların Çevresel Etkilerinin Azaltılması

4.1. Kırka Gölet Atıklarının Yeniden Kullanıma Kazandırılması

5-      Tesislerdeki Problemlerin Çözümlenmesi ve Proseslerin Geliştirilmesi

5.1.   Borik Asitin  Kekleşme Probleminin Araştırılması

5.2.   Kırka Susuz Boraks Ürünü Safsızlıkların Belirlenmesi

5.3. Probertit’in Borik Asit Çözeltisindeki Çözünürlüğün Araştırılması

5.4. Hisarcık ve Espey Konsantratör Tesislerinin Konsantrasyon Verimliliğinin Artırılması Çalışmaları

6-      Sulubor’un (Disodyum Oktaborat Tetrahidrat) Kullanım Alanlarının Araştırılması

7-      Bor ve Bileşikleri ile Temasın İnsan Sağlığına ve Çevre Üzerine Etkilerinin Araştırılması

8-      Düşük Tenörlü Cevherlerin Zenginleştirme Olanaklarının Araştırılması

8.1. Tülü Açık Ocak Cevherinin Zenginleştirilmesi

9-      Boraks Penta-Deka Hidrat Tozları, Borik Asit, Bor Oksit ve Disodyum Oktaborat Tetrahidrat’ın Kompaktlama Yöntemi ile Peletlenmesi ve Boyut Ayarlanması

C)    Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü

“Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü” 18.06.2003 tarih ve 25142 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 4865 sayılı Kanunla kurulmuştur. Enstitünün kısa adı BOREN olup, ilişkili olduğu Bakanlık Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığıdır. Enstitünün görevlerinden bazıları Kanununda belirtildiği şekilde; “Türkiye’nin, bor kimyasalları konusunda dünya pazarında, sahip olduğu zenginliğe koşut bir konuma gelebilmesi için kısa, orta ve uzun dönem bor uç ürünleri pazar ve teknolojilerine ilişkin politika ve strateji kararlarını almaya ışık tutacak bilgileri oluşturmak, bor ürünlerinin geniş bir şekilde kullanımı, yeni bor, ürün ve teknolojilerinin geliştirilmesi ve üretilmesi amacıyla temel ve uygulamalı araştırma yapmak, yaptırmak, (…) Eti Holding A.Ş. ve bağlı ortaklıkları ile bor konusunda araştırma alt yapısı olan üniversitelerde araştırma merkezleri kurmak, (…) bor ve ürünlerini kullanan ve bu alanda araştırma yapan kamu ve özel hukuk tüzel kişileri ile işbirliği yaparak koordinasyonu sağlamak, (….) bu alandaki teknolojilerin yurt dışından transferi için gerekli çalışmaları yürütmek, (…) sanayi sektörünün Enstitü ile işbirliği yapmasını sağlayacak programlar geliştirmek, (…) araştırma yapan gerçek ve tüzel kişileri finansman, personel ve teçhizat ile desteklemek, (…) görev alanına giren konularda ulusal ve uluslar arası kongre, seminer gibi bilimsel toplantılara bilimsel ve maddi katkı sağlamak, desteklemek, düzenlemek ve bunlara katılmak,(…) bilgi toplama ve yayma, bilgi bankaları, kütüphane ve arşiv gibi bilimsel destek hizmetleri sağlamak, (…)”dır.

Enstitü, Yönetim Kurulu, Başkanlık, Araştırma ve Geliştirme Koordinatörlüğü, Endüstriyel İlişkiler Koordinatörlüğü, Bilgi Toplama, İdari ve Mali İşler Koordinatörlüğü olmak üzere beş birimden oluşmaktadır.

IX. SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

Türkiye, yüzyılımızda petrol kadar önemli olabileceği düşünülen bor madeninin dünyadaki en büyük rezerv ülkesidir. Ancak bu konumunun avantajlarını tam anlamıyla değerlendirememekte, gerek rafine bor ürünleri, gerekse bor uç ürünleri  ihracatından potansiyelinin altında gelir elde etmektedir. Özellikle sanayinin pek çok alanında kullanılan bor uç ürünleri üretiminde Türkiye epeyce geri durumdadır.

Türkiye’nin bor madenlerinden yeterince yararlanamaması bu güne kadar konuya stratejik bir yaklaşım getirilememiş olmasından kaynaklanmaktadır. 1978 yılında bor yataklarının devletleştirilmesine kadar sektör büyük ölçüde yabancı firmaların ve bazı küçük ölçekli Türk firmalarının elinde kalmış, kamu yararı amacı güden bir üretim sistemi kurulmamıştır. Bor madenlerinin devletleştirilerek devlet adına işletilmek üzere Etibank’a bırakılmasından sonra önemli ilerlemeler sağlanmışsa da bor ve bor ürünlerinin Türkiye’nin döviz gelirlerini azamileştirecek bir araştırma, üretim ve pazarlama stratejisi oluşturulamamıştır.

Bor madenlerinin değeri ve önemi göz önünde bulundurulduğunda, devlet tarafından, tek elden işletilmesinin, özellikle yabancı firmaların eline bırakılmamasının kamu yararı açısından büyük önem taşıdığı düşünülmektedir. Gerek uluslar arası bor oligopol piyasasının büyük oyuncularının Türkiye’deki bor yataklarını ülkemizin çıkarlarını göz ardı ederek, kendi karlarını azamileştirecek şekilde işletmesinin önüne geçilebilmesi, gerekse Türk vatandaşı işleticilerin kendi aralarında rekabet ederek borun yurt dışı fiyatını düşürmesinin engellenebilmesi, üretim, işletme, araştırma, pazarlama faaliyetlerinin tek elden yürütülerek uluslar arası piyasada tek oyuncu olarak Türkiye’nin çıkarlarının korunabilmesi için devlet tekelinin önemli olduğu düşünülmektedir.

Bor madeninin çıkarılması, işletilmesi, pazarlaması devlet tekelindedir. Ancak, yerli sanayicilerin bor uç ürünleri üreten işletmeleri ve bor kullanan sanayileri kurulmasında herhangi bir yasal engel olup olmadığı konusunda Danıştay’ca verilmiş iki farklı karar bulunmaktadır. Bu konudaki belirsizliğin giderilmesi gerekmektedir.

Bor uç ürünlerine dayalı ileri teknoloji gerektiren yatırımların yapılmasının, Türkiye’yi katma değeri düşük ham cevher satmak yerine katma değeri çok yüksek rakamlara ulaşabilen (dünya pazarı yıllık 60-80 milyar dolar) uç ürünleri üretip satmasının ihracat gelirlerini artırmada önemli rol oynayabileceği düşünülmektedir. Halihazırda İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) laboratuarlarında geliştirilen 20’nin üzerinde ileri bor ürünü olduğu ve Eti Holding A.Ş.’nin tüm bu yatırımları tek başına yapabilecek mali ve idari güce sahip olmadığı göz önünde bulundurulmalıdır.

Özel sektörün bor kullanan ileri teknolojili sanayilere yatırım yapmasının devletçe teşvik edilmesi, bu konuda etkin bir devlet-sanayi işbirliği sağlanması, ülkemizin bu doğal zenginliğinden azami faydayı sağlayabilmesi için önemlidir. Bu amaçla çeşitli teşviklerin sağlandığı bor teknoloji serbest bölgeleri kurulabilir. Bu serbest bölgelerde, yüksek teknolojili bor uç ürünlerinin araştırılması, patentli ürünlerin üretilmesi ve ihraç edilmesi teşvik edilmelidir. Bölgede faaliyet gösterecek firmalar yüksek teknolojiye yatırım yapan, katma değeri yüksek bor uç ürünleri üreten firmalar arasından seçilmelidir. Serbest bölgenin gümrük kapısı ihtisas gümrüğü olarak yapılandırılmalı, gerekli laboratuar vs. test cihazları alt yapısı sağlanmalıdır. Aralık 2001’den beri faaliyette olan TÜBİTAK-Marmara Araştırma Merkezi Teknoloji Serbest Bölgesi (TEKSEB) uygulamalarının (ki özellikle bölgenin kamu kurumu niteliğinde bir araştırma merkezinin çevresinde yer alması, bölge kurucu işleticiliğinin de bu kurum tarafından yapılmasının olumlu sonuçları kısa sürede görülmüştür) bor teknoloji serbest bölgesinin kurulmasında ve işletilmesinde model olabileceği düşünülmektedir.

Ulusal Bor Araştırma Enstitüsünün kurulmuş olması bor madeninin bilinen kullanım alanlarının araştırmasını ve yeni kullanım alanlarının keşfedilmesini sağlamak için önemli bir gelişmedir. Bu enstitü bünyesindeki araştırma gruplarınca uluslar arası bor pazarı takip edilerek Türkiye’nin dünyadaki en büyük rezerve sahip ülke olarak gücünü, etkinliğini artırıcı önlemler geliştirilmelidir. Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü ile geliştirilecek ürünleri kullanacak sektörlerin, yurt içindeki ve yurt dışındaki üniversitelerin, araştırma kurumlarının ve teknoparkların işbirliğinin sağlanması önemlidir. Enstitünün öncelikli hedefi katma değeri yüksek yeni ürünlerin geliştirilmesi olmalıdır.

Türkiye’nin halihazırda ihracat yaptığı pazarlardaki durumunun ve ihracat yapmadığı pazarlardaki potansiyelin detaylı bir araştırmasının yapılması gerekmektedir. Özellikle bor/bor ürünleri ithalatı artan ülkelerdeki fırsatların değerlendirilebilmesi için çalışmalar yapılmalıdır. Geleneksel pazarlardan Türkiye’nin pazar payı azalmakta olanlarda düşüşün sebepleri araştırılmalıdır. Türkiye’nin ihracat yapmadığı ülkelerde pazar araştırmaları yapılarak bu ülkelere de ihracat yapma imkanları üzerinde çalışılmalıdır.

Bor madenlerini Devlet adına işleten Eti Bor A.Ş. personelinin AR-GE çalışmalarına etkin katılımının sağlanması, kurumun verimliliği ve etkinliği büyük önem arz etmektedir. Eti Bor tesislerinin modernizasyonuna önem verilmesi, tesisleri, standartlara uygun kaliteli ürünleri üretebilecek seviyeye getirecek yatırımların yapılması gerekmektedir. Dünya talebinin ham bordan rafine bor ürünlerine kaymakta olduğu göz önünde bulundurularak rafine ürünleri üretecek tesislere yatırım yapılması önem kazanmaktadır.

Türkiye, ancak bor’da yüksek teknolojiyi üreten ve yüksek teknolojili uç ürünleri satan ülke konumuna gelince pazarın lideri olabilecek, fiyatları kontrol edebilecektir. En büyük rezerv ülkesi olan Türkiye’nin bor ihracatından azami geliri elde edebilmesi ancak teknolojiye ve pazara hakimiyet ile sağlanabilir.

KAYNAKÇA

Altın, V. (2003),”Seyreltilmiş Uranyum, Abartılmış Toryum, Erken Bor Beklentisi, Neptünyum Hurafesi-Doğrusunu Bilelim”, TUBİTAK-Bilim ve Teknik Dergisi, Ankara, Mayıs 2003.
CHP Bor Raporu
Çınkı, M, (2001), “Ulusal Maden Varlığımız ve Bor Gerçeği”, Ankara Ticaret Odası, Ankara, 2001.
DPT, (1999) “VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planı-Madencilik Özel İhtisas Komisyonu Raporu”, Devlet Planlama Teşkilatı, Ankara, 1999.
Garrett, D., (1998) “Borates:Handbook of Deposits, Processing, Properties and Use”, San Diego Academic Press, 1998.
http://usgs.gov
http://www.boraxtr.com/boraxtr/Anadosya/bormadennedir.html
http://www.etiholding.gov.tr
http://www.maden.org.tr/yeni3/yayinlar/raporlar/borraporu.htm (Türkiye Mühendis ve Mimarlar Odaları Birliği (TMMOB’un sayfası)
http://www.ntvmsnbc.com
Kara Kuvvetleri Komutanlığı, (1982) “Atatürk’ün Ekonomi Görüşü”, K.K.K.-Yayın No:, Ankara, 1982. (Alıntı: Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Yayınları).
Ölçen, N., (2001) “Bor Madeninin Enerji Alanındaki Önemi”, Uludağ Üniversitesi Makine Müh. , Tez, 2001
Roskill, (2002), “The Economics of Boron” Tenth Edition, Londra, 2002.
Sandık, U. (2002), “Beşinci  Vites”, Hürriyet Gazetesi, Ankara, 07.06.2002
Yılmaz, A. (2002),”Her Derde Deva Hazinemiz Bor”, TUBİTAK-Bilim ve Teknik Dergisi, Ankara, Mayıs 2002
________________________________________
[1] Garrett, D., 1998, A.g.e.
[2] http://usgs.gov
[3] Garrett, D., 1998, A.g.e.
[4] Garrett, D., 1998, A.g.e.
[5] Garrett, D., 1998, A.g.e.
[6] DPT, 1999, A.g.e.
[7] Garrett, D., 1998, A.g.e.
[8] DPT, 1999, A.g.e.
[9] http://www.etiholding.gov.tr
[10] http://www.boraxtr.com/boraxtr/Anadosya/bormadennedir.html
[11] A.g.s.
[12] http://www.boraxtr.com/boraxtr/Anadosya/bormadennedir.html
[13] http://www.etiholding.gov.tr
[14] http://www.boraxtr.com/boraxtr/Anadosya/bormadennedir.html
[15] http://www.etiholding.gov.tr
[16] A.g.s.
[17] http://www.boraxtr.com/boraxtr/Anadosya/bormadennedir.html
[18] http://www.etiholding.gov.tr
[19] İstatistikler-OECD
[20] İstatistikler-DPT
[21] DPT, 1999, A.g.e.
[22] A.g.e.
[23] Çınkı, M, (2001), “Ulusal Maden Varlığımız ve Bor Gerçeği”, Ankara Ticaret Odası, Ankara, 2001.
[24] http://www.maden.org.tr/yeni3/yayinlar/raporlar/borraporu.htm
[25] Çınkı, M., 2001, A.g.e.
[26] http://www.maden.org.tr/yeni3/yayinlar/raporlar/borraporu.htm
[27] DPT, 1999, A.g.e
[28] CHP Bor Raporu
[29] http://www.maden.org.tr/yeni3/yayinlar/raporlar/borraporu.htm
[30] http://www.boraxtr.com/boraxtr/Basin/ysafak020301.htm
[31] http://www.maden.org.tr/yeni3/yayinlar/raporlar/borraporu.htm
[32] http://www.boraxtr.com/anasayfa.html
[33] http://www.maden.org.tr/yeni3/yayinlar/raporlar/borraporu.htm
[34] http://www.boraxtr.com
[35] http://www.maden.org.tr/yeni3/yayinlar/raporlar/borraporu.htm
[36] A.g.e.
[37] DPT, 1999, A.g.e
[38] Ölçen, N. E., 2001, A.g.e.
[39] CHP Bor Raporu
[40] A.g.e.
[41] A.g.e.
[42] http://www.maden.org.tr/yeni3/yayinlar/raporlar/borraporu.htm
[43] http://www.maden.org.tr/yeni3/yayinlar/raporlar/borraporu.htm
[44] http://www.maden.org.tr/yeni3/yayinlar/raporlar/borraporu.htm
[45] CHP Bor Raporu
[46] http://www.etiholding.gov.tr
[47] A.g.s.
[48] http://www.etiholding.gov.tr
[49] A.g.s.
[50] http://www.maden.org.tr/yeni3/yayinlar/raporlar/borraporu.htm, Cumhuriyet Gazetesi, 25.12.2000)
[51] http://www.etiholding.gov.tr
[52] http://www.etiholding.gov.tr
en_US