Anasayfa / Politika Notları / 2 HAZİRAN 2025 RUSYA-UKRAYNA BARIŞ MÜZAKERELERİ Durum Değerlendirilmesi ve Gelecek Senaryoları

2 HAZİRAN 2025 RUSYA-UKRAYNA BARIŞ MÜZAKERELERİ Durum Değerlendirilmesi ve Gelecek Senaryoları

İskender OKYAY

1 Haziran’da Rusya’nın batısında meydana gelen ve bir terör saldırısı olarak gerçekleştirildiği tahmin edilen iki tren yolu köprüsünün yıkılması ve trenlerin zarar görmesi ayrıca Sibirya’daki hava üslerine yönelik, uzun menzilli çok sayıda askeri uçağın tahrip edilmesine yol açan İHA saldırıları sonrasında bugün (2 Haziran) İstanbul’da yapılacak olan Rusya ve Ukrayna heyetleri arasındaki barış görüşmelerinden önemli bir sonucun çıkması pek mümkün görünmemektedir. En iyi şartlarda yeni bir esir takası ve belli bölgelerde sivillerin korunmasına ilişkin bazı tali anlaşmalara gidilmesi söz konusu olabilecektir.
Rus tarafının bugünkü görüşmelerden vazgeçmemesinin sebebinin, Ukrayna saldırılarının büyük bir ihtimalle İngiliz istihbaratı ve askeri birimlerinin desteği ile gerçekleştirildiğinin Kremlin yönetimince tahmin edilerek, İngiliz hükümetinin Rusya-Ukrayna görüşmelerini sabote etme çabasının inatla boşa düşürülmesi düşüncesi olduğu anlaşılmaktadır. Putin yönetimi “her şeye rağmen masadaydık” diyerek dünya kamuoyuna barış taraftarı olduğu mesajını verebilecektir.
Moskova’nın söz konusu saldırılara ağır bir karşılık vereceği muhakkaktır. Ancak, bunun derhal değil “makul” bir süre sonrasında gerçekleşmesi daha büyük bir olasılıktır.
Bundan sonra Rusya’nın saldırı hedefinde Ukrayna Devlet Başkanı Volodymyr Zelensky ve ekibinin olacağı hemen hemen kesindir. Bu nedenle Kiev’in yapılacak bir karşı saldırıda ağır hasar alması şaşırtıcı olmamalıdır.
Aynı şekilde başta İngiltere ve Almanya olmak üzere Avrupa şehirlerinde bir dizi tatsız gelişmelerin yaşanması da bir olasılıktır. Bunun doğrudan bir askeri saldırıdan ziyade asimetrik bir tek vuruş şeklinde ve kimin yaptığı meçhul bir olay şeklinde gelişmesi muhtemeldir.
Rusya’nın Sibirya bölgesindeki IHA saldırılarında gafil avlandığı kesindir. Kremlin yönetimi şimdi karşı saldırının yanı sıra farklı bir korunma konsepti geliştirmek zorunda kalacaktır.
Rus hava kuvvetlerinin ağır bombardıman uçaklarının uğradığı IHA saldırısı özellikle Çin açısından ABD’nin de benzer şekildeki zayıflığını açığa çıkartmış olması hasebiyle önemlidir. Dolayısıyla ABD’nin de tıpkı Rusya gibi karşılıklı anlaşmalarla birbirlerine karşı nükleer üslerin korunması konseptini artık her yönden gelecek benzer saldırılara karşı koruyacak şekilde yeniden şekillendirmesi gündeme gelecektir.
Mevcut durumda gözden kaçırılmaması gereken en önemli nokta savaşın sona ermesi taraftarının tüm karşı propagandaya rağmen esasen Rusya olduğudur. Ancak, bu durum Rusya’nın kazanımlarından ve hedeflerinden feragat edeceği şeklinde de anlaşılmamalıdır.
İngiltere, AB’deki başta Almanya ve Fransa olmak üzere fikirdaşları ve Zelensky yönetimiyle birlikte savaşın devamını arzular görünmektedir.
Zelensky ve ekibi savaşın bitmesinin kendi sonları anlamına geleceğini bilmekte ve o nedenle ülkenin harap olması pahasına savaşın devamını istemektedirler.
İngiltere ise Rusya-Ukrayna savaşı sayesinde, bir süre önce ayrıldığı AB’yi dışarıdan tahakkümü altında tutmayı becermektedir. Ayrıca, Almanya’yı yanında tutarak bu ülkenin ekonomik bakımdan zayıflamasını (askeri harcamalar, pahalıya mal olan enerji hammaddesi alımı, geniş Rusya pazarının kapalı kalması) sağlamaktadır. Bu perspektiften bakınca yeni Şansölye seçilen Friedrich Merz (CDU) İngiltere için oldukça kullanışlı bir aparat olarak belirmektedir. ABD üzerindeki etkisini Kasım 2024’te yeniden Başkan seçilen Donald Trump yönetimiyle birlikte büyük ölçüde kaybeden İngiltere şimdi bu eksiği Almanya ile kapatmaya çalışmaktadır.
İngiltere’nin yüzyıllardır en büyük korkusu kıta Avrupası’nda siyasi ve/veya ekonomik bir Rus-Alman ortaklığıdır. İngiliz yönetimleri er geç gelecek olan bu iş birliğinin hegemonyalarının sonu olacağını görmekte ve bunu engellemeye en azından süreyi uzatmaya çalışmaktadırlar.
İngiltere’nin buradaki çıkmazı, mevcut stratejide Almanya içerisinde AfD’nin (Alternative für Deutschland) giderek güçlenmesi ve aşırı sağ ideoloji taşıyan bu partinin Rusya’daki rejimle son derece yakın bir ilişki yürütüyor olmasıdır. Zira Almanya’nın özellikle ekonomik açıdan zayıflaması içeride AfD’yi giderek daha da güçlendirmekte ve Merz’in güçlükle oluşturduğu koalisyonu zayıflatmaktadır.
İki büyük Dünya Savaşı’nın çıkış nedeni olan Avrupa kıtasındaki en az üç yüz yıllık mücadelenin ancak İngiltere’nin ihtiras ve hegemonyasının bastırılması ile mümkün olacağı görülmektedir. Zira İngiltere, hangi aşamada nasıl reaksiyon vereceği çok da kestirilemeyecek dünyanın en çok nükleer silahına sahip Rusya’yı sonuna kadar tahrik ederek son derece tehlikeli bir kumarla adeta III. Dünya Savaşına zemin hazırlayacak bir siyaset izlemekten kaçınmamaktadır.
Kremlin’in mevcut yönetimi ise en az 150 senedir olumsuz sonuçlarına katlanmak zorunda kaldığı Anglo-Sakson etkisinin muhtemelen bu dönemde kırılması ihtimalinin belirdiğini görmekte ve mücadeleden ilk kez sonuç alabileceğini kestirmektedir.

Full Text
tr_TR