Halil İbrahim YILMAZ
Ortadoğu çok eski çağlardan itibaren insanlık için önemli ekonomik ve politik merkezlerin başında gelmiştir. Birçok medeniyetin doğuşuna ve gelişmesine ev sahipliği yapan Ortadoğu, doğu ile batıyı birbirine bağlayan ticaret yolları üzerinde bulunması; Nil, Dicle ve Fırat gibi önemli nehirleri ve 1869 yılında açılan ve ticareti kolaylaştıran Süveyş Kanalı’nı barındırması sebebiyle tarihi süreç içerisinde önemini asla yitirmemiştir.
Bugün için Ortadoğu’yu asıl önemli kılan ise 1800’lerin sonlarına doğru keşfedilen petrol olmuştur. Ortadoğu hem petrol hem de gaz rezervi konusunda dünyanın en zengin bölgesi konumundadır. Zaten bu durum tek başına Ortadoğu’yu önemli kılmaktadır.
Petrol dünyanın en kıymetli ve rakipsiz hammaddesi haline geldikten sonra, petrolün çıktığı her yerde ihtilaller, savaşlar, hükümet darbeleri birbirini kovalamış ve petrole sahip memleketlerin halkları hiçbir zaman rahat nefes alamamıştır. Bu durumdan Ortadoğu da fazlasıyla nasibini almış ve egemenlerin hegemonya mücadelesi Ortadoğu’ya hiçbir zaman gerçek barışı getirmemiştir. Ortadoğu’da petrol, kan ve politika birbirine karışmıştır. Özellikle 1950’lerden itibaren dünya ekonomisinin kalbi Ortadoğu’da atmaya başlamış bölgede çıkan en hafif rüzgar dünya ekonomisi için de büyük fırtınaların kopmasına neden olmuştu.
Günümüzde medeniyetin gelişmesinde hala en mühim hareket ve enerji kaynağını teşkil eden petrol, aynı zamanda, dünya siyasetinin de açık-kapalı mücadele mevzularından biri ve belki de başlıcasıdır. Siyasal ve ekonomik çatışmaların başrol oyuncusu olan petrol, sanayi gelişiminin hız kazanması, dünya nüfusunun hızla artmasıyla beraber günümüzde olduğu gibi gelecekte de çatışmaların baş aktörü olmaya devam edecektir.